23 Kasım 2024
  • Lefkoşa17°C
  • Mağusa17°C
  • Girne19°C
  • Güzelyurt15°C
  • İskele17°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara8°C

GÜLE GÜLE ABİDE İSİM :KÂMRAN AZİZ…

Mesut GÜNSEV

13 Mart 2017 Pazartesi 08:27

Kıbrıs Türkünün abide isimlerinden sanatçı ,eczacı,müzik insanı,aktivist, –ve daha bir çok özelliği şahsında taşıyan-sevgili Kamran Aziz ‘in kaybını ada dışında iken kıymetli dost Ahmet Tolgay’ın mesajından daha sonra da yayınladığı köşe yazısından öğrendim..Çok ama çok istediğim halde ona son görevimi yapamamanın üzüntüsünü de yaşıyorum…

Bu güzel insana ödeyemediğim bir borcumun da hüznü var içimde…Ona yürekten bir “helal olsun “ diye hakkımı da helal edemedim son yolculuğunda..

1974 Kıbrıs Barış Herekatına İtalya ‘da yattığım hastaneden kaçarak geldiğimden ,tedavim yarım kalmış ,ağustos ayının sonlarına doğru..ilacımı da alamadığımdan karaciğerim neredeyse iflas durumundaydı.

Ağustos ayında ortalık durulunca Lefkoşa ‘ya geldim ve bana tarif edilen Saray Meydanındaki eczaneye gittim…Eczacı hanım efendiye durumumu anlattım ve ilacı sordum…İlacın olmadığını ancak mutlaka içmeye başlamam gerektiğini söyledi zarif hanımefendi  ..”Barış Gücüne durumu anlatacağım belki onlardan temin ederim” diyerek..birkaç gün sonra uğramamı söyledi…Ben tabii bu hanım efendinin Kıbrıs Türkleri arasında çok önemli bir konuma sahip alan bir ailenin ferdi olduğunu bilmiyor..Kamran Aziz’ i tanımıyordum…Birkaç gün sonra ilaç bulundu Girne’ den  Lefkoşa ya tekrar gittim..İlaç gelmişti ,aldım ,tüm ısrarlarıma rağmen  ve o zarif insan ilacın ücretini de benden almadı...Sevgi ve minnet borcumu ona uzun süre  ödeyemedim.Yıllar,yıllar sonra 1986 da tekrar Kıbrıs GGK lığına atandığımda ilk karşılaştığımızda ancak iletebildim teşekkürlerimi…İşte bu güzel insan geçtiğimiz hafta yitirdik…

Şair dostum Bülent Fevzioğlu kendi bloğunda ,sanatçının vefat haberini aldığında bir yazı yayınladı…Başlığı “Devlet Töreni Ve Naçizane Bir Özür..( ya da coğrafya ve tarih ).Bu yazıyı ondan izin almadan sayfama alıyorum .Kamran Aziz’ e Allahtan rahmet ,sevenlerine başsağlığı dileklerimi sunuyorum..güle güle güzel insan ..nur içinde yat….

Şimdi söz Bülent Fevzioğlu’nda:

 

“Her kefene sarılan…

Ya da bir tabuttan geçerek mezara varan her ‘İnsan’, ölüyor mu gerçekten?
Meselâ…

Meselâ kefenden tabuta, tabuttan mezara uzanan ‘’Kâmran Aziz’’ Hanımefendi, öldü mü bugün?

Öldü de gömüldü mü?

Sırf cenaze namazı kılındı, üzerine selâ ve dualar okundu diye öldü ve de artık hiç yok mu – olmayacak mı ‘Kâmran Aziz’’?

Nasıl ölür bir insan?

Ya da ne demek ister:

- Ten fânidir, can ölmez, gidenler gine gelmez,
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil…’’

derken meselâ Türk şiirinin o devasa sesi Yunus Emre, ne demek ister?

‘’Ezelden’’ gelmiş bir hayata 95 ‘emanet’ yılını vermiş de ‘’ebede gitmiş’’ Kâmran Aziz Hanımefendi, bugün öğleyin…

Ebede… Yani ‘’Sonsuzluğa’’…

Biz Türkler böyle açıklıyoruz ‘Ebede’ kelimesini…. Sonsuzluk… Sonsuzluğa…

Ve lâkin; ses bayrağı rüzgârlarında Türkçe esintiler de bulunan Tatar ve Azeriler de, ‘‘Ebede’’ kelimesini şöyle açıklar:

- ‘’Ormanlarda yaşar... İnsanlara zarar vermez... Yaşlı bir kadın görünümündedir. Ormanlarda yerlerdeki kurumuş ağaç yapraklarından gelen çıtırtılar onun ayak sesleridir…’’

Ayak sesleri…

Bence; as’lolan budur işte…

Bir ‘’Ayak sesi’’ bırakabilmek şu emanet hayatta, giderken…

Sarılırken kefene…
Uzanırken tabuta…
Yatarken bir mezara…

Bırakabilmek bir ayak sesi geride…

Ormanlarda, yerlerdeki kurumuş ağaç yapraklarında bir ‘Çıtırdı’ bırakabilmek…

Kâmran Aziz Hanımefendi toprağa verilmiş bugün…
Doğrudur… Toprağa verildi ‘bedeni…’’

Lâkin O’nun ‘ayak sesi…’’

Kendi ağaç dallarından dökülen yapraklarının ‘Çıtırtısı’’ kalacak hep bizimle ve bizden sonralara da…

Çünkü o… ‘’Al bir yemeni’’ idi…

Ve ‘‘Al bir yemeni’’ üzerine özene bezene, el emeği göz nuru, alın teri ve devasa bir yürekle nakış nakış işlenmiş… ‘‘Kıbrısım’’ idi…

Yukarıda sormuştum, yineleyeyim:

- Nasıl ölür bir insan?

Kefene, tabuta, mezara her giren… ‘Ölür mü’ gerçekten?

Kıbrıs Türk müzik tarihine ve Kıbrıslı Türklerin sosyal yaşam süreçlerine mührünü nice şarkılar, türküler, valsler ve notalarla çoktan vurmuş bir ‘’Kâmran Aziz’’… kaç yılda bir doğar ki yaşadığı coğrafya ile o coğrafyanın halklarına…

Sorular… ve sorular…

Ahhh… Gönül ne isterdi bilir misiniz?

Bugün…. 
Bugün öğleyin… Ezelden gelip de ebede uğurlanan o 95 yıllık ‘Ayak sesi…’’

O incecik, zarif ve narin ‘yaprak çıtırtısı…’’

Dostların, arkadaşların ve sevenlerinin gözyaşı ve omuzlarında değil…

Bir ‘DEVLET TÖRENİ’’ ile uğurlansaydı keşke…

Devasa bir TEŞEKKÜRLE…

Çünkü bir ‘’Kâmran Aziz…’’

Ya da ‘Kâmran Aziz’ yüreğinde başkaca ‘’Ayak sesleri… Yaprak çıtırtıları…’’

Çok da kolay gelmiyor yaşadığı ülkeye…

Lâkin yaşadığımız çağ… ‘’Vefasızlıklar’’ çağıdır artık ne yazık…

Kendini beğenmişlikler…
Yüzsüzlükler…
Yozlaşmışlıklar ve vefasızlıklar o malûm atasözünde dendiği gibi bedensel bir ‘Diz’i değil, ‘nefes’ alınan gırtlağı aştı çoktan…

Kısacası…

Hoşça kal ‘’Al yemenim…’’
Hoşça kal ‘’Kıbrısım…’’

Bize;
- ‘’Seni orakta gördüm…’’ demiştin ya…. tee yıllar öncesinden…

Biz… o mütevazı orağa da razıyız…

Günümüzde bu korkunç ve vahşi ‘Dişliler’ arasında…

Hoşça kal ‘’büyük saygım…’’
Hoşça kal ‘’Türkülerim, Şarkılarım…’’

100 yıllık kültür tarihim…
Hoşça kal…

Seni ‘’DEVLET TÖRENİ’’ ile uğurlayamadık…
Kendi adıma ÖZÜR DİLERİM…

Bir… 100 yıl daha bekleyecek bu coğrafya…
Belki bir daha, Sen gibi bir ''Tarih'' gelir diye…”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.