GÖZLER,CANIN YONGASINDA!!!!
Ayşegül Garabli
30 Ağustos 2015 Pazar 10:20
Annemle,(Kayınvalidem) oturmuş sohbet ediyoruz. Alzheimer hastası olduğu için bir çocuk gibi. Hastalığı nedeni ile unutkan olmasına rağmen, eskileri, tüm detayı ile hatırlıyor. Baf’ta geçmiş çocukluğu. Çocukluğunu ve gençliğini anlatıyor bana. Zaten zevk aldığı tek sohbet konusu bu; Eski günleri. Rum, arkadaşlarını ve komşularını hiç unutmamış. İsimlerini, tek tek sayıyor. “Gomşularımız, çok eyi insanlarıdı, bir saldırı olacağında önceden bize haber verirlerdi” diyor. “Fabrikada beraber çalıştığımız Rumlar da çok eyiydi; nevalemizi bölüşürdüg” diye ekliyor. Arkadaşların ve komşuların ile tekrar aynı ortamda yaşamak ister misin? Diye sorduğumda çok ilginç bir cevap alıyorum. “İsterim tabi ki, ama Rumlara güven olmaz” Hani iyi insanlardı? Soruma ise, “ Onlar çok eyiydi. Bu gün gelseler evimde yedirir ,içirir, yatırırım. Rumlara güven olmaz” yanıtını alıyorum. Yani, arkadaşları ve komşularını, hatta birlikte, yaşamı paylaştığı bir çok Rum’u, kendi algısındaki Rum’dan, farklı görüyor. Sadece annem değil bir çok yaşlı insan bu şekilde görüyor. Rum’dan kasıtları, Rum siyasiler ve Rum askeri. Anılarında kalıp, birlikte yaşamayı kabullenecekleri Rumlar ise Rum halkı. Aslında, halklar bir çok şeyi paylaşmışlar. İyi günü de, kötü günü de. O yüzden de, halklar bir birini unutmuyor ama siyasilere ve askere güvenmiyor. Örneğin, “Babanı Rumlar şehit etmedi mi?” diyorum. “Rumların ne suçu var, Rum askerler vurdu babamı” diyor. Belki de babanı vuran Rum asker, komşularından birinin oğluydu, diyorum. “Ne yapsın ukare asger, baştaki peze…ler emir verir, onlar da yaparlar. Bizim asgerler de rumları vurdu ama vurmasalar, Rumlar bizi keseceydi”” diyor. Peki barış olsun mu? Diyorum. “ e ne biz küs değilig ya. Urumun asgerini, Türkün, İngilizin asgerini hem de, bütün dünyadaki baş goncolosları bir adaya gapatsalar, insanlar gül gibin geçinip gider” İyi de barış olsa, bir çok kişi, oturduğu evi , tuttuğu arsayı ya da bahçeyi geri verecek. Diyorum. “e ne babalarından buldulardı. Herkes hakkını alsın” diyor. Aslında olay bu. Hak, adalet ve güven… Halkın, çözüm konusunda duyduğu iki ciddi endişe var. Birincisi, insanların kafasında travma yaratan savaş anılarından doğan güvensizlik. İkincisi ise, haksız yere alınan mal mülk. Birinci kısım, üzerinde durulması gereken bir konu. Halkın kafasındaki güvensizliği giderecek bir çözüm anlaşması olmalı. Hatta, birlikte yaşayacakları ortamlar yaratılmalı. İkinci kısım ise, adil ve uluslar arası hukuka uygun olarak çözülmeli. Haksız yere mal mülk edinenlerin, cılız sesleri, çözümün önünde engel olmamalı. Hatta dikkate dahi alınmamalı. Zira, samimi bile değiller. Konunun mal mülk olmadığını, Rumlara güvenmedikleri için çözüm istemediklerini söyleyen bu zatlar, ne hikmetse, kullandıkları argümanlara ispat olarak da Rum Basınında çıkan haberleri gösteriyorlar. Rum’a güvenmiyorlar ama ne hikmetse, Rum Basınına güveniyorlar! Konu mal vermeye gelince, KKTC vatandaşı olup, KKTC’nin verdiği tapuları geçerli sayıyorlar; “Kıbrıs Cumhuriyeti öldü artık” diyorlar ama ceplerine Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik kartı ile pasaportunu koymayı da ,ihmal etmiyorlar. Rum tarafına geçip, yiyip içince, canlarından korkmuyorlar da, konu çözüm olunca, can korkusu sarıyor(!) Boşuna dememişler, “Mal, canın yongasıdır” diye. Onlar, canlarının yongası için KKTC’yi yaşatmaya çalışıyorlar ama, KKTC üzerinde yaşamaya çalışan gençlerin geleceği ölüyor. Bunu ya görmüyorlar. Ya da görmek istemiyorlar. Çünkü gözler, canın yongasında!!!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.