25 Kasım 2024
  • Lefkoşa9°C
  • Mağusa11°C
  • Girne12°C
  • Güzelyurt6°C
  • İskele11°C
  • İstanbul4°C
  • Ankara-1°C

GIDA, TARIM VE ENERJİ BAKANLIĞI DURMAK BİLMİYOR! (4)

Cenk DİLER

09 Temmuz 2015 Perşembe 14:47

Bu bakanlığımızı yere göğe sığdırmak mümkün olmadı. Dört gündür bitmek bilmez icraatlarını yazmakla sonlandıramıyoruz. Kısmetse yarın bitireceğiz. Zeytin Üreticileri Birliği Başkanı Sayın İrfan Çelik derslerine dördüncü gün de devam ediyor. Sözü yine ona bırakalım: Ülkemizdeki tüm Bakanlıkların yapısı gözden geçirilmesi gerektiğinden yapılanma, çalışmaları Meclisimizde görüşülmekte olan Personel Yasası ile oluşacak reformlardan sonra süreç içerisinde ele alınacaktır. DEĞERLENDİRME: Personel Yasası ile Tarım Bakanlığının yeniden yapılandırılması arasında organik bir bağ yoktur. Sayın Bakanın bu safhada, eğer herhangi bir görüşü varsa, açıklaması gereken husus: Tarım Bakanlığının nasıl bir ‘‘yeniden yapılandırılmaya’’ ihtiyaç duyduğu;  hangi vizyon çerçevesinde ne şekilde yapılandırılacağıdır. Örneğin, Sayın Bakan, Tarım Bakanlığı bünyesinde, dünyadaki tarımsal üretim, tüketim ve fiyat trendlerini izleyecek; üreticileri global gelişmeler ışığında bilgilendirecek, yönlendirecek, eğitecek, yeniden yapılandıracak ve donatacak, teşvik edecek bir ‘‘Tarımsal Ekonomi ve İstatistik Dairesi’’nin eksikliğini hissetmiyor mu? Tarımsal Araştırma ve Geliştirme Dairesinin teknik istihdam ve ekipman ve fonlama bağlamında yapılandırılması ve AR-GE bağlamında uluslararası tarım enstitüleri ve uluslararası üniversitelerle işbirliğini geliştirecek kapasiteye çıkarılması için herhangi bir planı, öngörüsü var mı? Üreticilerimizin yapısal sorunlarının çözülebilmesine yönelik Avrupa Birliği ve Çukurova Kalkınma Ajansı teknik desteği ile Bakanlığımız tarafından açılan hibe programları yürütülmektedir. Hükümetimiz döneminde 102 üreticimiz bu programlara başvuru yapmış ve 47 tanesinin desteklenmesi sağlanmıştır. DEĞERLENDİRME: Sayın Bakan, yine yanlış bir değerlendirmede bulunmuş. Avrupa Birliği veya Çukurova Kalkınma Ajansı kanalıyla sağlanan hibe programları genelde sermaye eksikliği sorununa çözüm getirmektedir. Ülkemizdeki yapısal sorunların söz konusu hibelerle gerçekleştirilen yatırımlarla giderilmesi mümkün değildir! Bakanlığımızın adının önüne “Gıda” sözcüğü bu hükümet döneminde ilk kez eklenmiştir. Bu da gıda güvenliğine özel bir önem verdiğimizin göstergesidir. Bundan önceki dönmelerde gıda tüketimine yönelik yaratılan güvensizliği kısa sürede ortadan kaldırmak için ülkemizde üretilen, ithal ve ihraç edilen gıdaların tüketim güvenliğini sağlamak amacıyla bir dizi çalışma yapılmıştır. Üretilen ve ithal edilen bitkisel ürünlerden alınan örneklerde kalıntı yönüyle laboratuarlarda araştırmalar yapılmış güvensiz olan gıdaların pazara ulaşması engellenmiştir. Bakanlık görevine başladığım günden sonra bu konuda yerli ve ithal ürünlerde olmak üzere toplam 2968 adet pestisit analizi yapılmış olup güvenli olmayan 109 adet gıdanın pazara ulaşması engellenmiştir. Ülkemizde yapılan analiz sayısı AB ülkelerinde yapılan analiz sayılarının çok üstünde olup, İthal ürünlerde %4,83 ve yerli ürünlerdeki %2,93’lük kirlilik oranı da AB standartlarındadır. Tüketicilerin güvenli gıda tüketmesi için Veteriner Dairesi bünyesinde oluşturulan Akredite Gıda Referans Laboratuvarı personel yetersizliğinden henüz hizmete alınamamıştır. Meclisimizde görüşülen Kamu Reformu Yasası yürürlüğe girince bu yöndeki sıkıntılarımız aşılacak ve ülkemizdeki gıdalar daha da güvenli hale gelecektir. Bu yönde Akredite Bitki Sağlığı Laboratuarı için TC ve AB makamlarından destekler temin edilmiştir. Hem Laboratuvar hem de Bakanlık hizmet binası inşası için yapılan arazi arama çalışmalarında henüz olumlu bir sonuç alınamamıştır. DEĞERLENDİRME: Sorunun tüm halkın sağlığını ilgilendiren son derece önemli bir konu olduğunu Bakanlar Kurulu farkında değil mi? Yoksa  iki yıla yakın bir süredir bakanlık koltuğunda oturan Sayın Bakan’a kişisel bir husumet nedeniyle mi Bitki Sağlık Labaratuarı için gerekli bir arsa verilmemiştir?  Bunun başka bir açıklaması olabilir mi? Sorun arazi sıkıntısı ile açıklanamayacak kadar önemli ve vahimdir. Söz konusu labaratuar Tarım Bakanlığına ait herhangi bir Dairenin arazisinde, örneğin Veteriner Dairesine ait arazi üzerinde veya Devlet Üretme Çiftliği arazisi üzerinde prefabrik bir bina ile hayata geçirilemez mi?  Böyle bir labaratuarın akredite olabilmesi için teknik personelin çok önceden yurt dışında eğitilmiş olması gerekmez miydi? Söz konusu labaratuarın ihtiyaç duyacağı personel hazır mıdır? Akreditasyon için gerekli dış bağlantılar ve eğitim programları planlanmış veya gerekli anlaşmalar yapılmış mıdır? Tüm bu işlemler için gerekli fonlar 2015 bütçesine konmuş mudur? Sayın Bakan, tüm bu sorulara olumlu cevabınızın veya herhangi bir cevabınızın olmasını çok isterdim; ancak, bu sorulara hiçbir cevabınızın olmadığını, bu konuların Bakanlığınızın gündeminde dahi olmadığını çok iyi biliyorum. Ancak 2005 yılından beridir üzerinde çalışılan Genel Gıda ve Yem yasası 2 kez meclis gündemine gelmesine rağmen çeşitli nedenlerden dolayı yasallaşması mümkün olmadan kadük durumuna düşmüştür. Bunun nedenlerinden en önemlisi gıda konusunda faaliyet gösteren mesleklerin yetki çatışmasıdır. Yapılan koordinasyonla bu konuda görüş birliğine varılarak Genel Gıda ve Yem Yasası yasallaşmış olup yasanın öngördüğü Gıda Güvenliği Kurulu’nun çalışmaya başlaması için çalışmalar devam etmektedir. Ülkemizde gıda konusunda birçok otorite bulunduğundan koordinasyonun yeteri kadar sağlandığını iddia etmemiz olası değildir. Bu nedenle Gıda Güvenliği Dairesi Kuruluş Yasası hazırlanmakta olup birkaç ay içerisinde meclisimize sunulması çalışmaları devam etmektedir. DEĞERLENDİRME: Gıda Güvenliği Dairesi Kuruluş Yasasından daha önemli olan Genel Gıda ve Yem Yasasının çalışabilmesi için gerekli olan tüzüklerdir. Hangi sektör veya gıda grubu ile ilgili hangi tüzük çalışmasını başlattınız veya tamamlayıp Meclis’e gönderdiniz? Hayvansal Gıdalarla ilgili olarak Veteriner Hizmetleri Yasası’na son şekli verilmiş olunup Meclis alt komitesine gönderilme aşamasındadır. Ülkemizde var olmayan hayvansal hastalıklar (Şap ve Tüberküloz gibi)’ın yokluğunu kanıtlayacak tüzüklerin ise teknik çalışmaları devam etmektedir. Öte yandan var olan hastalıkların (brusella gibi) büyük ve küçükbaş hayvanlarda eradike edilmesi için hazırlanan tüzüklerimiz yasallaşmış ve yürürlüğe girmiştir. DEĞERLENDİRME: Peki, ne yapıldı? Hayvan hastalıklarının eradikasyonu ile ilgili hangi çalışmayı başlattınız? Örneğin, çiftlikler arası hayvan hareketlerini veya çiftlik-mezbaha arası hayvan hareketlerini kontrol altına alan ‘pasaport’ uygulamasını başlattınız mı? Örneğin, hayvan hastalıklarının eradikasyonu için ‘olmazsa olmaz’ temel koşul olan, ağıllarda hayvan sağlığını koruyacak hijyen koşulların sağlanmasını sağlayacak tüzük çalışmasını gerçekleştirdiniz mi? Hayır Sayın Bakan, maalesef Hayır! Bunların hiçbirini yapmadınız; çünkü bu konular sizin kapsama alanınızın içine girmiyor! Dünya’nın hiçbir ülkesinde Tarım Sektörü’nün destek görmeden sürdürülebilir bir yapıya kavuşması olası değildir. Ülkemizdeki üretim, 2000’li yılların başına kadar fiyat politikaları ile desteklenmekte idi. Bir ürünün üretilmesi için harcanan girdilerin üzerine üreticilerin yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli miktarlar da eklenerek ürün fiyatları saptanırdı. Bu şekildeki desteklerle oluşan ürün fiyatları dünya borsa fiyatlarının üzerinde oluştuğundan tüketiciler ve ticaret yapanların tepkilerine yol açmaktaydı. Daha sonra Doğrudan Gelir Desteği sitemine geçilmiş olup halen ülkemizde uygulanan bir modeldir. Bu modelin esası ürün satış fiyatları ile maliyet fiyatları arasındaki farkın üreticiye direk olarak ödenmesidir. Bu uygulamalarda verimlilik göz önüne alınamadığından artık sürdürülebilir durumdan çıkmıştır. Bu konuyu düzenlemek için üretici tanımı ve üretim şekillerinin tanımlanması gerekliliği hükümet programında yazılmıştır. Yukarıda bahsedilen “Entegre Tarım Bilgi Sistemleri”nin devreye alınması ile tanımlar kolaylıkla yapılabilecek ve verimliliğe göre destek uygulamalarına geçilebilecektir. Ülkemiz koşullarında üretilebilecek ürünlerin rantabıl bir şekilde üretilmesi için de destekler ayrıca şekillendirilebilecektir. DEĞERLENDİRME: Sayın Bakan, sürdürülebilirlik ilkesi ile verimlilik ilkesini ve dünyada ülkelerin üreticilerine sağladığı mali destekler sonucu ortaya çıkan haksız rekabetin yarattığı sorunu birbirine karıştırmış görünüyor. Ülkemizin tarım alt sektörlerindeki yapısal sorunlar Tarım Bakanlıkları tarafından giderilmediği sürece,  verimsiz üretimden üreticileri sorumlu tutamayız. Başka bir ifade ile Hükümetler gideremedikleri yapısal sorunların neden olduğu verimsiz üretime rağmen, Doğrudan Gelir Desteği sağlamak durumunda kalabilirler. Burada sorgulanması gereken Doğrudan Gelir Desteği yöntemi değildir. ABD’de hükümetler mısır üreticilerine yılda $5,6 milyar; buğday üreticilerine yılda $2,2 milyar; soya fasulyesi üreticilerine yılda $1,4 milyar; pirinç üreticilerine yılda $1,1 milyar Doğrudan Gelir Desteği sağlamaktadırlar. Dolaysıyla, sapla samanı karıştırmadan doğru analizlerle yapısal sorunlara doğru çözümler bulmak zorundayız; ancak, ABD örneğinde olduğu gibi yapısal sorunları çözmüş olsak dahi uluslararası rakiplerimizin aldığı devlet destekleri karşısında haksız rekabeti önleyebilmek için Doğrudan Gelir Destek ödemelerine devam etmek zorunda kalabiliriz. Sorunun üretici tanımı ve üretim şekliyle hiçbir ilgisi olmayabilir. Sayın Bakan’a hatırlatmak istedim. (Devamı yarın)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.