GERÇEKLER GELDİ BİZİ BULDU!
Derviş DOĞAN
01 Nisan 2016 Cuma 08:10
Ve sonunda yüzleştik.
Biz bir türlü gitmeye yüzleşmeye cesaret edemiyorduk.
Günü kurtarmaya çalışıyorduk.
Ama yine olmuyordu.
Nihayet o geldi.
Yüzümüze bir şamar indirdi.
Ben gerçeğim dedi..
Kamu çalışanlarının maaşları ya da buna hak edişleri diyelim taksit taksit ödenecek.
Tarihimizde bir ilk.
Buna göre 4000 bin lira maaş alan bir kamu görevlisi maaşını tam olarak ödenebilecek.
Maaşı 4001 olan kamu görevlileri de yüzde 60’ına denk gelen rakamı alacak.
Yani 2400 lira civarında bir para alacaklar.
Başbakan Ömer Kalyoncu birkaç gün içerisinde geriye kalan ödemelerin de yapılacağını söyledi.
Umarım yapılır.
Mağduriyet ileri boyutlara taşınmaz.
Peki gerekçe?
Türkiye ile imzalanmayan ve halen devam eden ekonomik protokol müzakereleri.
Haliyle ekonomik protokolün altına imza atılmadan Türkiye, Kuzey Kıbrıs’a kaynak aktarmıyor.
Ortaya koyduğu metnin imzalanmasını istiyor.
Şartları var tabi.
Öne sürdüğü koşulları var.
Hem ekonomik olarak, hem sosyal olarak.
Dolayısı ile Türkiye kanadında ekonomik taleplerin dışında olan istekler de olduğu anlaşılıyor.
Bu taleplerin ekonomi ile ilgili kısmın dışında kalanların ve tamamen içe dönük müdahale niteliği taşıyanların konuşulması ve buna fırsat verilmesi elbette ki üzücü.
Ancak belli ki karşı taraf bunda ısrarlı.
Çaresiz zannedilen ise bizler!
Tabi bu durum da müzakere etmeyi gerektiriyor.
Hoş bu protokol imzalansa ve Türkiye tarafından kaynak aktarılsa ne olacak?
Maaşlar gününde ödenecek.
Yine kuma kafamızı gömüp günü kurtaracağız.
Bu gerçek ortadan kaybolacak mı?
Kaybolmayacak.
Kendi kendine yetmeyen bir ekonomiye sahip olduğumuz gerçeği yine önümüzde duracak.
O halde yapmamız gerekenleri yapmak durumundayız.
Almamız gereken önlemleri almak zaruriyetindeyiz.
Sürdürülebilir ve büyük oranda kendi kendine yeten ekonomik yapıyı tesis etmek durumundayız.
Ha bütün bunların bir anda olmayacağını biliyoruz.
Bu sürecin sancısız, sıkıntısız olmayacağının da farkındayız.
Lakin bu şekilde yürüyemeyeceğinin de idraki içerisindeyiz.
Olmuyor değerli arkadaşlar.
Taşıma su ile değirmen dönmüyor.
Bizler tedbirlerimizi almak zorundayız.
Ekonomi gerekçesi ile kimsenin bizleri toplumsal değerlerimiz ve kurumlarımız üzerinden kendine göre ıslah etme cürretini göstermesini beklemeden gerekenleri yapabilmeliyiz.
Ha bunun için kayıp dediğimiz ekonomi mi ortaya çıkartılır?
Parlamentonun gereksiz yurtdışı seyahatlerine mi kısıtlama getirilir.
Bakanların incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle yanlarına taktıkları 5,10 kişiyle çıktıkları yurtdışı gezilerine mi belli bir kriter getirilir?
Kamu maaşlarında düzenlemeye mi gidilir?
Kamu harcamaları ciddi bir disiplin altına mı alınır?
Vergi affından mı vazgeçilir?
Nüfusa endeksli cari harcamalar mı kontrol altına alınır?
Hizmetler de buna göre mi sınırlandırılır?
Batık krediler yeniden mi yapılandırılır?
Atıl halde bulunan inşaatların ekonomiye kazandırılması mı sağlanır?
Reel sektör belli fonlardan muaf tutularak daha çok istihdam yapılması mı sağlanır?
Yerli üretim tüketimi devlet politikası ile teşvik mi edilir?
Ve burada daha sayamayacağım birçok önlem alınabilir, uzmanların denetimi ve gözetiminde.
Bütün bunlar mümkün.
Yoksa ne olacak?
İmza çakılır, elimizde avcumuzda ne var ne yok hepsi devredilir.
Vesayeti her alanda en somut şekliyle hissederiz.
Kurumlarımızı da, bir bir teslim ederek aradan çekiliriz.
Maaşlar ödenir.
Sıkıntı yaşanmaz.
Bulacan verecen be gülüm sendikacılığına devam edilir.
Kalk arap otur arap gerçekliği ile bir kez daha karşı karşıya kalırız.
Tabi bütün bunlar yapılırken devletin yükümlükükleri de var maaş ödeyemediği kamu çalışanlarına karşı.
Malum bugün birçok kamu görevlisinin borcu harcı vardır.
Ödenmesi gereken taksitleri vardır.
1 gün gecikseler bankalar faizi işletiyorlar.
Okul harçları da aynı şekilde.
Faiz hemen anında işliyor.
Tabi ki bu insanların bu şekilde mağduriyet yaşamasını da devlet bir şekilde önlemelidir.
Hükümet yetkililerinin,bir kaç gün içerisinde diye başlayan cümlelerinin ortasına yerleştirilen geriye kalan maaşların ödenmesi konusunu 3 günden fazla ileriye taşınmamalıdır.
Devlet bu noktada yükümlülüğünü yerine getirmelidir ki, daha farklı sorunlarla insanlar boğuşmasın.
İşte bu bağlamda devlet sosyal işelevini ortaya koymalıdır.
Velhasıl değerli arkadaşlar er ya da geç yüzleşmemiz gereken bir konuyla yüzleştik.
Umarım bundan sonra aynı uygulamalarla karşı karşıya kalmayacak şekilde ayarlamalara gidilir.
Bu da tabi bizim irademize ve dirayetimize bağlı.
Bir de tabi bu iradenin temsiliyetini üslenen siyasete.
Siyasetçilere.
Uygulanacak politikalara.
Ya doğru işler yapıp ihtiyaçlara cevap verecekler.
Toplumu karanlıklara sürüklemeyecekler.
Ya da yanlış işlere imza atıp hayatlarımızı alltüst edecekler.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.