GERÇEK SUÇLUYU GÖRÜN ARTIK...
Ayşegül Garabli
24 Ekim 2016 Pazartesi 10:35
Gerçi bir çoğumuzun haberi olmadı ama Lefkoşa ve Girne Mahkemelerinde grev yapıldı.
Hatta sanırım, kısmen devam ediyor.
Grev nedeni, mahkemelerdeki odacı eksikliğiydi.
Zira odacı eksik olunca , hem davalar yavaş ilerliyor, hem de var olan odacılar kaldıramayacağı yükün altına sokuluyor.
Bu yüzden de, KTAMS ve KAMU-İŞ grev kararı almış.
Gerçi grev , mahkemelerdeki davaların görülmeyişinden, alacakların tahsil edilmemesine sebep oluşundan , dolayısıyla adaletin gecikmesinden dolayı, bazı çevrelerce eleştiri aldı ama zaten eleştirenlerin ortaya koyduğu sebepler bu grevin haklılığının gerekçeleriydi.
Demek ki herhangi bir yerdeki personel eksikliği, işlerin alt üst olmasına sebep oluyormuş.
Yani grevin gerekçesi haklı bir gerekçeymiş.
Bazı yerlerde partizanlık yapılarak, ihtiyacın dışında personel istihdam edilirken, başka bir yerde personel eksikliğinin yaşanması başlı başına adaletsizlik.
Ve biz, adaletsizliğin yaratıldığı bir yerde, adaletin tecelli etmesini bekliyoruz.
Kaldı ki bu durumla adaletsizlik sadece çalışanlar arasında yaratılmış olmuyor, hizmet almak isteyen halk arasında da adaletsizlik yaratılmış oluyor.
Çift taraflı mağduriyet.
Zaten tüm grevlerde de olan bu değil mi?
Bir tarafta grevin gerekçesini oluşturan hak gasplarından doğan mağduriyet, diğer yanda grevin sonucunda doğan mağduriyet.
Misal bir okulda öğretmen eksiklikleri var, dolayısıyla hem çocuklar mağdur hem fazladan üzerine yük binip verimi düşürülen öğretmenler, bu sebeple alınan bir grev kararıyla da tüm çocuklar ve veliler de katılıyor mağduriyetin içine.
Peki bu mağduriyetlerin yaşanmasına sebep kim?
Bir yerde yaşanan sorunu çözmekle yükümlü hükümet.
Ama ne yazık ki, sorunun kaynağı ve çözmekle yükümlü hükümet ne yapıyor?
Mağduriyetin suçunu grev yapanlara yükleyerek, hem grevi baltalıyor hem de grev yapanları itibarsızlaştırarak hedef tahtası haline getiriyor.
Son yıllarda buna bir yenisi daha eklendi.
Hükümet Anayasal ve yasal hak olan grevden dolayı, greve gidenlerin maaşlarını keserek bir yasa ihlali daha yapıyorlar.
Bakın mahkemelerdeki grevlerden dolayı ne diyor S. Denktaş?
“Greve gidenlerin maaşlarını keseriz, tabi onlar da mahkemeye baş vurur”
Yani bu “biz maşlarını keserek grevi baltalarız, sonra haklarını gasp ettiklerimiz, mahkemeye baş vurarak haklarını alırlar, biz de maaşlarını geri öderiz” demektir.
İnsanları ekmekleriyle tehdit edip, grev kırmak hangi devlet yönetimi anlayışına sığar.
Kimse kusura bakmasın ama bunun adı sorun çözmek değil, faşizmdir.
Eğer yasayı yapmak, yürütmek ve korumakla sorumlu olanlar yasaları çiğnerse, halk kime güvensin artık?
Ne yazık ki, bu uygulamayı ilk moda eden de “Sosyalist” CTP yönetimi oldu.
Her başa gelen, sorun çözmek yerine kendini kurtarma derdine düştü ve zarar verdi bu ülkeye.
Oysa adalet herkes için lazım.
Yasalar herkes için lazım.
Dün öğretmen grevlerini itibarsızlaştırıp, sorunu çözmeyerek çocukların eğitim haklarını çalan hükümet, bu gün de memurların sorununu çözmeyip, çocuklarının ekmek , yaşamını sürdürme haklarını ellerinden alıyor.
Dün hükümet söylemlerine inanıp, öğretmen grevlerinin sorumlusunu öğretmenler olarak gören memurları, bu gün de toplum grevin sorumlusu olarak görüyor.
Oysa ki, grevlerin amacı hep aynı, “hak ve ekmek kavgası”.
Ama Hükümetler, bu oyunu güzel oynuyor.
Soruna sebep oluyor ama çözüm isteyeni, diğer kesime dövdürerek, sorumluluktan kurtuluyor.
Sonucunda memuruyla, öğretmeniyle, hakimiyle, savcısıyla, işçisiyle, çiftçisiyle, mağdur olan hep halk oluyor.
Gerçek suçluyu görün artık.
Bir tarafta parça parça verilen hak ve ekmek kavgası var.
Diğer tarafta, hak ve ekmeği gasp edip, toplumu bir birine kırdırarak sorumluluktan kaçan hükümet var.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.