EZOP’DAN HİKÂYELER (KISSADAN HİSSE)
Arif Alasya
21 Eylül 2016 Çarşamba 08:10
1- Aslan, eşek ve tilki birlikte avlanmaya çıkmışlardı. Her ne avlarlarsa, aralarında pay edeceklerdi. Anlaşmanın şartlarına da hepsi uyacaklardı. Kocaman besili bir geyik ele geçirdiler, aslan pay etme işini eşeğe verdi. Eşek düşündü, taşındı, anırdı ve bin bir güçlükle geyiği üç eşit parçaya ayırdı. Aslan eşeğin kendisine layık gördüğü parçaya o kadar sinirlendi ki, zavallı eşeğin üzerine atıldı ve onu parça parça etti. Sonra pay etme işini Tilkiye verdi.Tilki eşeğin başına gelenlerden o kadar korktu ki, en ufak parçayı kendisine ayırarak, gerisini aslana bıraktı. Aslan tilkinin bu hareketi karşısın da çok memnun oldu. Yanına yaklaşıp, başını sıvazladı. “Bu terbiye ve nezaketi nereden öğrendin akıllı tilki ?”Tilki,”size hakikati söyleyeceğim, efendim” diye cevap verdi. “ Bu terbiyeyi, şurada yatan cansız eşekten aldım.
2- Kartal yuvasını ihtiyar bir meşe ağacını tepesine yapmıştı. Bir yaban kedisi de bu ağacın ortasındaki bir kovukta yaşıyordu. Yerde ise domuz yavrularıyla birlikte huzur içinde yaşıyordu. Yaban kedisinin hainliği olmasaydı belki her şey daha güzel olabilirdi. Fakat yaban kedisi hainlik peşindeydi. Bir gün kartalın ziyaretine gitti ve “komşum aşağıdaki domuzun ne yaptığını hiç bilmiyorsun… Ağacın kökünü yiyip bitirecek sonra da yavrularımızı öldürecek” dedi.
Kartal bu haberi duyunca çok telaşlandı. Domuz yavrularını öldürecek diye yuvadan ayrılamaz oldu. Yaban kedisi bir süre sonra domuzun ziyaretine gitti. “ Beni dinle dostum dedi, yukarıdaki kartalın yavrularına söylediklerini duydum, kulaklarıma inanamadım. Sen yuvadan ayrılır ayrılmaz senin minik domuzlarınla onlara ziyafet çekecekmiş.Domuz telaşlandı, yavrularını bırakıp yiyecek aramaya gidemedi, kartal telaşlandı yiyecek aramaya gitmedi ve ikisinin yavruları da açlıktan öldü. Yaban kedileri ise bu yavruları yem yaptılar kendilerine. Fakat hiç biri fitnecilere karşı uyanık olmak gerektiğini düşünemedi.
3- Bir fare ile bir kurbağa uzun zamandır samimi iki arkadaş hayatı yaşıyorlardı. Kurbağa genellikle farenin evine gider ve yemek yerdi. Farede onu misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyardı. Bu bir süre böyle devam etti, bir gün kurbağa farenin evine gelerek;” Hep ben sana yemeğe geliyorum, bir gün de sen benim evime gel, böyle ayıp oluyor” dedi. Fakat bir problem vardı, kurbağanın evi, derenin öbür tarafındaydı, fare oraya nasıl atlayabilirdi ki? Günlerce gelip giden kurbağa o kadar ısrar etti ki, fare artık dayanamadı. Kurbağa karşıya geçmesi için ona yardımcı olacaktı. Fare kendisin kurbağanın sırtına iyice bağladı. Ve iki arkadaş dereyi geçmeye başladılar.
Derenin ortasına gelince, kurbağanın aklına fareyi boğmak geldi. Böylece farenin evindeki bütün yiyeceklere sahip olabilirdi. Yavaş yavaş suyun derinliklerine dalmaya başladı. Zavallı fare can havliyle bağırıp ağlıyordu. O sırada oradan geçen bir çaylak farenin çığlıklarını işitti. Derhal alçalıp fareyi sudan çıkardı. Fareye bağlı olan kurbağa’da dışarı çıkmış oldu. Fare aniden çaylağın elinden kaçtı ama kurbağa orada kalakaldı.
4- Horozun biri iyiden iyiye yaşlanmış. Sahibi,``Artık bunu kesmeli, bir güzel suyuna pilav pişirmeli. Etini de fırına vermeli``diye düşünmüş. Düşünmek başka şeydir, yapmak başka şey. Sahibi, horozu kesip yemeği aklına koymuş ama horoz da çoktandır bunu beklediğinden hep temkinli davranıyormuş. Sahibi, horozu bir türlü ele geçirememiş. Çağırmış ama horoz gitmemiş. Araya elçiler koymuş. Horoz bana mısın dememiş. Horoz, sahibine hiç inanmamış. Duruma tanıklık eden doğan, horozun bu davranışını çok ayıplamış. Yahu, sen ne yapıyorsun? demiş. Hayvan olan bir parça utanır. Sahibin ``gel`` diyor, gitmiyorsun. Olur mu böyle şey bunca yıl seni kim besledi, kim bu boya getirdi? Sahibin değil mi? Bana bakıp ibret alsana! Sahibim bir işaret etti mi hemen fırlayıp koluna konuyorum. Bir dediğini iki etmiyorum-Ben de yırtıcı bir kuş olsam, senin yaptığını yapardım kardeş, demiş horoz. Senin işin; avcılık yapmak, kuş peşinde koşmak. Arkadaşlarından birinin boğazı kesildi mi? Suyuna pilav yapıldı mı? Eti fırına verildi mi? Birinizin başına böyle bir olay gelmiş olsaydı, köşe bucak kaçardınız. Değil işaretini beklemek, sahibinizin gözüne bile gözükmezdiniz.
Kısadan hisse.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.