EYLEMLERİMİZ, KİŞİLİK VE KARAKTERİMİZİN GÖSTERGESİDİR
Hatice İNTAÇ
15 Ocak 2018 Pazartesi 09:30
Bugün yine sabahın alacakaranlığına uyandım. Soluk da olsa gökyüzünde hâlâ ayın silueti ve birkaç yıldız var. Biraz sonra muhteşem bir kızıllığın ve bulutların arasından güneş yüzünü gösterecek. Günün en sevdiğim bu saatlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Sabırsızlığımın bir nedeni de yeni ektiğim tohumların ve fidanların büyüyüp büyümediğini görmek heyecanıdır.
Bir bitkinin büyümesini izlemek, bir tohumun topraktan boy verdiğine tanık olmak, yaşamın özündeki ahengi; bitkilerin, ağaçların, hayvanların ve böceklerin etkileşimlerini gözlemleyerek fark edebilmek bile doğanın ahengini ve dengesini anlamaya ve ona saygı duymaya yeterlidir.
Yeryüzü belli bir aklı ve hareket sistemi olan, yaşayan bir varlık. O; bu sistem çerçevesinde ve kendi yaratılışında aktif bir rol oynar ve dengesini devam ettirir. Örneğin yeni bir tohumu bahçeye ekmek için alıyoruz ve onunla ilgili bilgiyi paketin üzerinde bulabiliyoruz. Ne kadar derine, diğer bitkilerden ne kadar uzağa ekmek, ne sıklıkta sulamak gerektiğini bu şekilde öğreniyoruz ve sonunda da hangi tohumu ekmişsek onu alacağımızı biliyoruz. Keşke insanın gelişimine dair bilgilere de ayni kolaylıkla ulaşılabilseydi!. Ne yazık ki istediğimiz özellikte bir insan yetiştirebilmemiz mümkün olmuyor. Esasen insanın gerçek anlamda kim olduğuna, nereye ait olduğuna ve ne gibi özelliklere sahip olduğuna dair bilgiler bile hâlâ meçhul…
Geçtiğimiz günlerde bir erken seçim daha yaşandı. Bu seçimi yapmaktaki maksat, memleketin içinde bulunduğu düzensizliğe, kaosa, gayrı meşru icraatlara, çıkarcılık zihniyetine son vermek ve demokratik bir düzen kurmaktı. Netice?.. Karmaşık olan bu düzen şimdi karma karışık oldu; arap saçına döndü. Şimdi milletvekili çıkaran partiler hükümeti nasıl kuracaklarının çıkmazında… Tek parti iktidarı hayalleri suya düşüp boğulduktan sonra geriye kalan alternatiflerle hükümet kurmak ve onu devam ettirebilmek ne kadar mümkün olur onu mantığımla uyuşturamıyorum. Bu yüzden de allem kalem olan kafam daha da karışıyor.
Ancak şunu biliyorum ki siyaset de dâhil hayatın hangi mecrasından geçilirse geçilsin insanın bu yolculukta başarısı ve başarısızlığında kişiliğinin ve karakterinin çok önemli bir yeri vardır. Bu yüzden öncelikle bu iki kavramın anlamını ve kendi hayatımızdaki yerini bilmek ve kendimizi tanıyabilmek gerekir.
Çoğumuz kişilik ve karakter kelimelerinin ayni anlama geldiğini sanırız oysa onlar birbirlerinden çok farklıdırlar. Kişilik, insanları birbirinden farklı kılan ve oluşmasında genetik yapıya bağlı olarak doğuştan gelen bu yüzden de değişmesi zor olan; ancak aile, çevre ve eğitim şartlarıyla bu özelliğini az çok değiştirebilen bir yapı iken; karakter daha çok akla ve mantığa dayalı, hayattan alınan derslerle değişebilen, sonradan kazanılan bir şahsiyet özelliğidir.
Kişilik daha çok insanın aile, çevre ve eğitim-öğretim kurumlarında kazandığı bir öğrenim ürünüdür. Eğitim ve öğrenim, bireyin doğuştan bu yana bütün hayatı, boyunca az ya da çok devam eder. Eğitim aracılığı ile birey kendi kültürünü öğrenir, kendi kültürüne katılmış olur ve bir kişilik kazanır ki bu akli yeteneklere, algılamalara, düşüncelere, alışkanlıklara, şartlanmalara ve büyük ölçüde de kalıtıma dayalı karmaşık bir yapıdır. Kısacası, kişilik geniş ölçüde bir öğrenim ürünüdür ama kişiliğin hangi yönde gelişeceği, insanın içinde yaşadığı ortamın değerler sisteminin yani kültü¬rün ve öğrenim biçiminin durumuna da bağlıdır. Bu yüzden doğru eğitimin ve eğiticilerin, vicdanlı, sağduyulu, dürüst ortamın kişiliğin iyi yönde gelişmezsindeki rolü büyüktür.
Kişilik, insanın düşünce ve inancındaki kararlılığı ifade eder ki bu kararlılık ille de iyi yönde olacak anlamına gelmez. Haktan ve adaletten yana biri kararlı olabildiği gibi haksız ve zulüm taraftarları da kararlı olabilirler. Bu yüzden güçlü kişilik tanımı kişinin inancındaki azmi anlatmaktadır. İyi veya kötü anlamda güçlü kişiliğe sahip olmak, başarılı ve üstün gelmede önemli bir etkendir. Toplumda öne çıkanlar, güçlü kişiliklerdir. Onların iyisi çok iyi, kötüsü de çok kötü şeyler yapabilir. İyiler nasıl daima iyilik üretme peşinde koşarlarsa, kötüler de kötülük üretmek için büyük çaba harcarlar ve bunun için her yolu denerler. Önemli olan onların başarılı olması, bulundukları ortama egemen olmalarıdır. Karşılarında başka birinin öne geçmesine tahammül edemezler.
Karaktere gelince… Kişilikten farklı bir kavramdır o. Kişinin davranışlarında ve ahlakındaki tutarlılığı ifade eder. İnsan ilişkilerinde izlenen yol, uyarılar ve eleştiriler karşısında takınılan tutum, karakterle ilgilidir. Medeni veya ilkel davranışlarımız, çevremizdeki insanları memnun veya rahatsız eden davranışlarımız karakterimizi ortaya koyar. Bu da sağlam ve bozuk karakter olarak nitelendirilir. Sağlam karakter tutarlıdır ve çevresine güven verir. Sağlam karaktere sahip olmak, etki ve iz bırakmada önemli bir etkendir. Bozuk karakter, bencildir. Söz ve davranışları arasında tutarsızlık vardır. Onlar kimseye güvenmedikleri gibi kendilerine de güvenmezler. Zaaflara ve korkulara sahip böyle kişilerde ahlaki değerler de adeta tersine işler. Onlar güçlünün yanında yalakalığa varan davranışlar sergilerlerken, zayıfın yanında “küçük dağları ben yarattım” edasıyla kibirli bir havaya girerler. Mantıksal tutarlılığa ve çıkarlarına önem verirken cılız sesli vicdanlarına kulaklarını tıkarlar. O yüzden, bahane üretmelere, iğnelemelere, savunma mekanizmaları üretmelere, yalana başvurmalara ve asılsız suçlamalara sarılırlar ki bunlar da kötü karakterlerinin en bariz göstergeleridir.
Yazımı kimlere ait olduğunu hatırlamadığım şu sözlerle bitirmek, sanırım bu yazının içeriğinden çok daha fazla şey anlatacaktır. Tabii ki anlayana….
“Değeriniz; neye sahip olduğunuzdan ziyade, ne olduğunuzdan ibarettir”
“Hayata karakteri oluşmadan karışanlar, baş döndürücü bir hızla vicdanlarını da kaybederler”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.