EN UZUN GECENİN ÖYKÜSÜ
Mesut GÜNSEV
21 Temmuz 2014 Pazartesi 11:55
Tanınmış İzmirli araştırmacı yazar Yaşar Aksoy... Yıllar önce KKTC Güvenlik Kuvvetleri Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü iken çıkarmaya başladığımız ve bugün yayının hala başarı ile sürdüren ve halen KKTC ‘ nin en uzun süreli yayınlanan dergisi olma özelliğini de koruyan Güvenlik Kuvvetleri Dergisi için Rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanımız, büyük mücahit ve devlet adamı Rauf Raif Denktaş’ la yaptığım söyleşiyi 1974 Mutlu Kıbrıs Barış Harekatını 40. yılı nedeniyle yeniden yayınlamış ve internete koymuş. Büyük onur ve sürpriz oldu benim için. Sayın Denktaş, çıkarmayı anlattığı o “En Uzun Gecenin Öyküsü”nü kapsayan röportajda birçok bilinmeyen konuyu da açıklamış bilahare bu söyleş birçok araştırmaya -yayına kaynak teşkil etmişti. Bu vesile ile bu derginin yayınlanmasını için bana izin ve destek veren dönemin Güvenlik Kuvvetleri Komutanı rahmetli Tuğgeneral Bilgi Büyük Ünal ve Sivil İşler Başkanı Kur .Kd.Alb. Abidin Bağseven’ i saygı ve sevgiyle anıyorum.Hiç unutmam Bilgi Paşa projeyi götürdüğümüzde "Mesut, güzel bir de yayın talimatı hazırla..Biz gittikten sonra da bu yayın devam etsin" demişti.Gelen komutanlarımızın da desteği ile yayın çok daha güzel baskı tekniği ile bugün de sürüyor. Bu aynı zamanda benim profesyonel gazetecilik ve yayıncılık hayatımın ilk önemli röportajı. O zaman kıdemli binbaşıydım... Yaşamımın ilk acı gazetecilik tecrübesini de bu röportaj sırasında yaşamıştım... Zaten bir daha da o hatayı yapmadım... Daha sonra da üniversitelerde okuttuğum gazetecilik derslerinde bu yaşadığım deneyimi de hep örnek verdim. Sevgili Cumhurbaşkanımıza sualleri sormaya başladım. Ve 45 dakika anlattı. teybim de çalışıyor gözüküyordu.ama heyecandan kayıt düğmesine basmayı unuttuğumu ancak söyleşinin sonunda fark ettim...O anda sanki” ölsem daha iyidir” diye düşünmüş ,utançtan yerin dibine geçmiştim...Ama o büyük insan ,büyük lider hiç bir şey olmamış gibi.yeniden sorularımı 45 dakika cevapladı.ne bir bıkkınlık ne de sıkılma emaresi göstermeden veya hatamı yüzüme vurmadan söyleşiyi noktaladı.bu dersi ömür boyu unutmayacağım.ve talebelerime hep "kayda alın .ama kaleminiz de elinizde olsun .notunuzu tutun." dedim.Özlemle anıyorum “Baba Denktaş ...Nur içinde yatsın...” Kıymetli Aksoy’ un dediği gibi bu harekatta görev almış herkes ayrı bir kahramandır...Hakkımda yazdıklarını o çerçevede değerlendirilmesini isterim...Bir de küçük düzeltme ..Magusa ‘ya giren tankın üstündeki ben değildim ..Sanırım bir yanılması olmuş sevgili Aksoy un ..Bu vesile ile bu mücadeleye kan ve can vermiş tüm şehitlerimizi rahmetle ,gazilerimizi sevgiyle anıyor,.başta direnişi ile bu harekatın başarıya ulaşmasında büyük rol oynayan ve her evinden en az bir şehit vermiş olan Mücahit Kıbrıslı Türkler olmak üzere tüm Türk halkına Kıbrıs Barış Harekatının 4O cı yılının kutlu ve mutlu olmasını diliyor .selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum .Mesut Günsev İşte Yaşar Aksoy’un yazısından bir bölüm: Kıbrıs’ta özgürlük için savaştık… Mücahit olsun, Barış Harekatı’nda görev almış Türkiyeli subay veya er olsun, Kıbrıs Direnişi’ne emek vermiş herkes bize göre kahramandır. İçinde bulunduğumuz Temmuz ayı önemli.. Çünkü 20 Temmuz 2014 Kıbrıs Barış Harekatı’nın 40. Yıldönümü… Üstelik Kıbrıs’ta yeni müzakere süreci ilerliyor ve çözüm için hemen herkes tetikte… Kıbrıs Türk toplumunun başından geçen kanlı süreci bilmeden ve anlamadan çözüm ürecinin ilerleyemeyeceğine inanan birisi olarak, Rauf Denktaş’ın 20 Temmuz sabahına uzanan son geceyi nasıl anlattığını sunmak zorundayım. Mücahit olsun, Barış Harekatı’nda görev almış Türkiyeli subay veya er olsun, Kıbrıs Direnişi’ne emek vermiş herkes bize göre kahramandır. Bunların içinden 1948 İstanbul doğumlu Mesut Günsev isimli kadim dostuma ayrıca derin hayranlık beslerim. Bu 40 yıllık denizci dostum, hayatının her anını Kıbrıs davası için harcamış bir Türklük misyoneridir. Kıbrıs Barış Harekatı’na katılmış, ikinci harekatta Magosa’ya tankın üstünde giren ilk savaşçı olarak ünlenmiş ve daha sonra adaya yerleşerek gazetecilik görevini üstlenerek vatan savunmasına devam etmiştir. Hala da üstün gayretle mücadelesini sürdürmektedir. Ona ve onun gibilere çok şey borçluyuz. Mesut Günsev, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a ilk çıkan birlik olan Amfibi Deniz Piyade Alayı’nın isimsiz kahramanlarına ve birliğin kurucusu Oramiral Kemal Kayacan’ın değerli anılarına ithaf ettiği “Şafak Vakti Kıbrıs” isimli kitabıyla anılarını ve adayla ilgili görüşlerini kitaplaştırmış ve Kıbrıs kamuoyuna armağan etmiştir. 1969 yılında Harp Okulu’ndan Deniz Piyade Subayı olarak mezun olan, uzun yıllar amfibi birliklerde çalışan Mesut Günsev, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda Ada’ya ilk çıkan birlik olma özelliği taşıyan Amfibi Alay’ın bir mensubu olarak üstün yararlıklar gösterdiği için Liyakat Madalyası ile onurlandırıldı ve kurtuluştan sonra ismi Girne’de bir sokağa verildi. Askerlik mesleğinden emekli olunca Kıbrıs’a yerleşen ve Türk Basını’na adada hizmet etmeye başlayan Mesut Günsev, bu süreçte yine çok önemli basın kuruluşlarında üst görevler ifa etti, Dış Basın Birliği’nin kuruluşunu gerçekleştirdi, Kıbrıs üniversitelerinde ders verdi, araştırma merkezlerinde görev üstlendi, Kıbrıs televizyonlarında ilgiyle izlenen nice proğrama imza attı. Bu yazımda tarihi bir fotoğraf yayınlıyorum. “Mesut Günsev ve Kıbrıs’ta ilk kahramanlar” ismini vererek aile albümüme koyduğum bu fotoğrafı size anlatayım. Barış Harekatı’nda adaya ilk ayak basanlar, soldan sağa, sevgili dostum Deniz Üsteğmen Mesut Günsev, 1.Bölük Komutanı Kıdemli Üsteğmen Muhsin Ergene. 2.Takım Komutanı sevgili dostum Deniz Asteğmen Halil Kolağasıoğlu. 1.Takım Komutanı Astsubay Mustafa Bakkal ve Asubay Ahmet Muhtar Dur…Rahmetli Asysubay Bestami Pekel… 1.Amfibi Piyade Taburu 1.Bölük Karargahı… İlk çarpışmalar sonrası. Çok değerli bir insan, bir gerçek Kıbrıs aşığı, iyi bir aile babası ve üstün bir vatansever olan Mesut Günsev’in, bu kadim dostumun Rauf Denktaş’a, 20 Temmuz çıkarma sabahı öncesi, en uzun geceyianlattırdığı eşsiz söyleşisini de, 40.Yıl anısına buraya alıyorum. Sağol kardeşim… Deniz Piyade Andı’nı 1975 yılında İzmir-Poligon’da senin yazdığını biliyoruz. Andın son iki mısrasını buraya taşıyorum: “Ya zafer, ya ölüm… Vatan sağ olsun…” Vatan sağolsun Mesut Günsev dostum…. Sağol… ****** BARIŞ HAREKATININ 40’NCI YILI Üç İnsan Üç Öykü Bu pazar 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ nın 40 ncı yıldönümü. Unutulmuş ,hatta bazı kesimlerce özellikle Kıbrıs ‘ta unutturulmaya çalışılmış bir savaşın üzerinden 40 yıl..neredeyse bir ömür geçmiş..O savaşa katılanlardan hayatta kalanların çoğu orta yaşın bile çok üstünde…Ama o günleri yaşayanlara göre o 40 yılın anıları üzerinden sanki 40 gün bile geçmemiş gibi… Bu periyot içinde görev yaptığım yayın organlarında okurla buluşturduğumuz yazılar, öyküler bir çok araştırmacıya kaynak oldu…Bir kısmı kitaplara girdi…Bunlardan bir kısmının rahmetle, özlemle andığım Araştırmacı –Yazar Turgut Özakman’ın hasta halinle tamamladığı ,yazmasaydım rahat uyuyamayacaktım dediği ,Bilgi Yayınlarının milyonların üzerinde okurla buluşan, Çılgın Türkler dizisinin üçüncü ve son kitabı “Çılgın Türkler ..Kıbrıs” kitabında yer alması ,gazi hemşirelerin öykülerinin ilk kez dergimizden okurlarla paylaşılması ilk aklıma gelenler. Hasb el kader bu savaşın içinde yer alan bir gazi olmam da çocuklarıma bırakacağım en büyük onur olacaktır yaşamımda.. Gene geleneği bozmamak için bu hafta da Detay ‘ın bana ayırdığı sayfamda üç eski askerin harekatta yaşanan üç öyküsünü paylaşmak istedim sizlerle: İsterlerse Beni Assınlar! Kıbrıs’ta 15 Temmuz Yunan darbesi olmuş, adaya ilk çıkacak birliğe tahsis edilen yeni silahlar Mersin’e getirilmek üzere Deniz Piyade Teğmen Bülent, Ankara’da bulunan Makine Kimya Endüstrisi depolarına gönderilmiştir.. Silahları alıp dönmesi için sadece 48 saatleri vardır.. Gece yarısından sonra vardıkları MKE depolarında yaşlı bir sivil memur olan depo sorumlusu karşılar ekibi. Ancak depoya silahların teslim emri henüz gelmemiştir. Tecrübeli depocu yüzlerce silahı emirsiz vermenin sorumluluğundan terlemekte bir taraftan da merkezden gelecek emri beklemektedir. Ancak saatler sayılıdır. Teğmen Bülent’in elindeki mesaj emri üzerinde bir tutanak yaparlar “İsterlerse beni assınlar,” der yaşlı memur.. “Sicilim hep temiz kaldı, ama bu silahları emirsiz veriyorum.. Allah yardımcınız olsun, güle güle”... Ve G-3 piyade tüfekleri,en yeni tansavar silahı olan LAW’ar alelacele araçlara yüklenir ve zamanında Mersin’e varır... Dz. P. Teğmen Bülent Alkan – Albay rütbesi ile emekli oldu. 20 Temmuz sabahı Rum Milli Muhafız Ordusu tank hücumunu kendi kullandığı bir LAW’la ateş ederek engelledi. Harekatta birçok başarıya imza attı. Liyakat madalyası ile ödüllendirildi. İzmir Foça’da yaşıyor. Yaşlı Sivil Depo Memuru – Ne ismi, ne yaşadığı yer, ne de harekatın başarısına yaptığı önemli katkı bilinmiyor. Şehit Olursam Evlen Ayşe! Harp Okulu’nda başlayan Ahmet’le Ayşe’nin aşkı Kırıkkale Belediyesi’nin mütevazı nikah salonunda düğümlenmektedir. Düğün aynı akşam yapılır. Üsteğmen Ahmet’in beyaz ceketli denizci “messdress”in sağ cebinde 18 Temmuz 1974 saat 17.00’te Mersin’de olmasını emreden, o gün Kırıkkale Askerlik Şube Başkanı’nın tebliğ ettiği gizli mesaj formu bulunmaktadır. Ahmet çıkarmalarda ilk çıkan birliğin yüzde 6o ının şehit olacağını bilmektedir… Kıbrıs’a ilk dalgada çıkacak Amfibi Birliğe katılacak olan Ahmet’le Ayşe o gece sabaha kadar el ele gelin odasında otururlar. Ahmet, Ayşe’ye “Evlen” der “Şehit olursam” ve ertesi gün birliğine katılır genç Üsteğmen... Ahmet Kabsız – Deniz Piyade Albay..Kıbrıs’a 20 Temmuz 1974 sabahında ilk adımı atan Amfibi Deniz Piyade alayının kıyı başını tutmadaki görevi sırasında en kritik noktalarda bulundu ve görevini başarı ile yaptı. Harekattan madalyalı bir gazi olarak döndü. Mutlu bir evliliği ve sağlıklı iki çocuğu var..Oğlum Olursa Adını Rüştü Koyun! 19 Temmuz, 1974’ünün öğle sonrası çıkarma harekatının ana gemisi TCG Ertuğrul tüm yüklemesini yapmış durumda “vira demir” komutunu bekliyor. Astsubay rüştü Mersin tren istasyonuna gelen cephane yüklü katardaki mühimmatı arkadan gönderilmek üzere işaretleyerek nefes nefese gemi bordasındaki sabit şeytan çarmıhından üst güverteye tırmanır. Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan, son zafer duasını tamamlamış, Mersin Valisi Bayram Turan Çetin’le birlikte gemiden ayrılmak üzeredirler. Astsubay Rüştü altı ay önce Mersin’e tayin olmuş ancak devlet memuru olan eşinin kadrosuzluk nedeniyle ataması yapılamamış, son çareyi Mersin Valisi’ne müracaatta bulan Rüştü, kendisine maaşının nerdeyse tamamının ev kirasına gittiğini, eşinin hamile olduğunu er veya geç Kıbrıs’a görevle ilk dalgada gideceğini, yardımcı olmasını rica etmiş. Vali Çetin, kadro işini halletmiş ve “Merak etme evladım, görevinden bir başka şey düşünme” demiştir. Sayın Valim “Allahaısmarladık” der Rüştü. Yüzü üç gün uykusuzluktan çökmüş, sakalı biraz uzamış astsubayı birden tanıyamaz Vali Çetin. “Ben Rüştü Ural” der astsubay “görev günü geldi. Eşim bir müddet sonra doğum yapacak, şehit olursam ve erkek olursa adını Rüştü koyun!..” Bayram Turan Çetin, astsubaya sıkı, sıkı sarılır, “Merak etme oğlum, merak etme gazan mübarek olsun,” der.. Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan gözyaşlarını zor zapt etmekte, dudakları içten ettiği dualar nedeniyle kıpırdamaktadır... TCG Ertuğrul palamarlarını çözer ve gemi devresinden komut duyulur: “Bismillah vira, personel savaş yerlerine!” ...Ve Kıbrıs’a seyir başlar… Rüştü Ural – Emekli Deniz Piyade Astsubayı; harekat boyunca zaman ,zaman lastik botla ana gemiden plaja, zaman, zaman sırtında ön saflarda çarpışan arkadaşlarına cephane taşıdı ve onları hiç mermisiz bırakmadı. Şimdi İzmir’de küçük bir dükkan işletiyor. İkinci Harekat’tan sonra doğan oğluna soydaşlarına canı pahasına armağan ettiği bir ad verdi: “Özgür.” Selam olsun adsız kahramanlara , şehitlere ,gazilere ,her evinden bir şehit çıkmış olan mücahit Kıbrıs Türk halkına…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.