22 Kasım 2024
  • Lefkoşa21°C
  • Mağusa23°C
  • Girne22°C
  • Güzelyurt20°C
  • İskele23°C
  • İstanbul13°C
  • Ankara13°C

ELİNİZE YAZILI MI VERECEKLERDİ.

Ayşegül Garabli

17 Şubat 2020 Pazartesi 08:45

 

Evet kullandıkları dil ve aşağılayıcı tavırları bizi kızdırıyor ama onun dışında uyguladıkları siyasetten dolayı Türkiye’nin yetkililerine kızmamak lazım.

Onlar Türkiye için siyaset ne gerektiriyorsa onu yapıyorlar.

Türkiye’nin çıkarlarını ya da kendi çıkarlarını, geleceklerini düşünüyorlar.

Doğanın kanunu bu herkes kendi çıkarına göre hareket ediyor.

Doğanın kanunlarına aykırı davranan bizimkiler.

Kıbrıslı siyasiler.

Onlar da aynı şekilde kendi ülkelerini düşünmek zorunda değiller mi?

Asıl Kıbrıs’taki siyasilere kızmak gerekmiyor mu?

Türkiye’deki yetkili- yetkisiz herkes,

“KKTC Türkiye’nin bir ilidir”

“Bizim için Bursa’dan, Hakkari’den bir farkı yok”

“Maraş bizim, kimseden izin almamıza gerek yok”

“KKTC’de Türkiye’nin varlığından rahatsız olanlar gidip Rumlarla yaşasın”

diyor.

Bırakın yetkiliyi, fikri olan olmayan, gazetecisi, spor yorumcusu, topçusu, popçusu, hem Kıbrıslıya, hem seçtiklerine hakaret edip aşağılıyor.

Cahil bir “gazeteci” seçtiğimiz Cumhurbaşkanı için,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bir başkanı varmış, Mustafa Akıncı, Türkiye'de çok kişi adını bilmez.
Bilmez çünkü önemli bir adam değildir.” diye yazıyor.

Cahil diyorum çünkü ,aydın olan, yapılanları, davranışları ya da politikaları eleştirir.

Cahil ise bilgisi ve argümanı olmadığı için sadece hakaret ya da küfreder.

İşte böyle cahiller konuşuyor,

Bizim sağı temsil eden  siyasiler alkışlayıp, şükranlarını sunuyor.

CTP milletvekillerinden bazıları da “ilhak diye bir şey yok” diyerek tek dertleri olan seçimi kotarmaya çalışıyorlar.

Bütün bu sözler ve bütün yapılanlar ne anlama geliyor?

Bırakın ülkenin tüm iç siyasetini ele geçirmiş olmalarını, seçim öncesi adaya gelerek resmen Maraş’ta aday tanıtım gösterisi düzenlemelerinin başka açıklaması var mı?

Eğer Kıbrıs’ta çözüm için hayati önem taşıyan bir konuda (Maraş konusunda) Türkiye yetkilileri tarafından bir toplantı düzenleniyor ve bu toplantıya ülkenin Cumhurbaşkanı dahil edilmiyorsa.

Bu toplantıyla hem iç siyasette bir adayı işaret edilerek seçimlere müdahale edilip, dışarıya da çözümsüzlük mesajı veriliyorsa,

Çözüm masası bertaraf edilmeye çalışılıyorsa bunun açıklaması “ilhak” değil de nedir?

İlla ki resmi ilan edilip, imzalanan kağıtların elinize mi verilmesi gerekiyor?

Gerçi uluslararası korku olmasa o da yapılır ama şu anki durumun açıklaması nedir?

Nasıl ki nüfusumuzun bir resmi açıklaması, bir de gerçek sayısı var,

Siyasi yönetimimizin de resmi yanı “Devlet” gerçeği ise ilhaktır.

Bu durumu görmezden gelmek, yok saymak, var olan durumu yok mu ediyor?

Kabullenildiği halde hükümetçilik oynamak da bu durumu değiştirmiyor.

Öyleyse sormak lazım,

Biz ne istiyoruz?

Biz gerçekten ne istiyoruz?

İlhak varmış da yokmuş gibi mi davranarak yönetilmek mi,

Yoksa gerçekten kendi kendimizi yönetmek ve dünyayla bütünleşmek için mücadele etmek mi?

Herkesin, partisini, çıkarını, bağlarını düşünmeden samimiyetle bu soruyu kendisine sorması lazım.

Herşeyi “MIŞ” gibi yapıyoruz da, “mış” gibi yaşanmıyor ne yazık ki.

Zira  tarih ,“mış” gibi yaşayanların “bir varmış, bir yokmuş” diye anlatılan hikayeleriyle dolu.

 

 

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.