EL ELE TUTUŞUP...
Ayşegül Garabli
07 Ocak 2016 Perşembe 09:27
Dünyadaki en adi şey; insanların manevi değerleri ve hassasiyetleri üzerinden siyaset yapmaktır. Bu cümleyi kurarken çok düşündüm, bu duyguları, daha hafif nasıl dile getirebilirim diye ama yok, şu an hissettiklerimi dile getirmek için,bundan daha hafifi olamazdı. Yaşlı bir teyze, bana duyduğu güveni ile, soruyor; “gerçekten on üçüncü maaşı vermezlerse, kurtulur muyuz?” diye. Düşürüldüğümüz duruma bakar mısınız? Lanet olsun, sırf on üçüncü maaşı ortadan kaldırmak için, vesayeti ortaya atıp, halkın çaresizliğinden yararlananlara da, bunu fırsat bilip, hükümetten farksız, politika güden sendika ve sivil toplum örgütlerine de. Lanet olsun, kolaycılığı seçip,öğretilen çaresizlik ile, her önüne konan yemeği yiyen bizlere de.. Hükümet ve siyasiler, önce, halkı çaresiz olduğuna inandırıp, tükenmişliğine hapsediyor, sonra da,bunu kullanarak, sahte kahramanlığa soyunarak, ellerinde kalanları da almaya çalışıyor, sendikalar ise, durumdan faydalanıp, “söylem var, eylem yok” tavırlarına devam ediyorlar. Birkaç gerçek sendikacı, birkaç ilkeli aydın ve bir avuç isyankar insan dışında, bu işe ses çıkaran da yok. Halkın geneline sorsanız, % 80i oynanan bu oyunun farkında ve canı gönülden kurtulmayı istiyor. Ama gel gelelim ki, hatırı sayılır bir kısmı, tükenmişlikten, kalan kısmı da ya çaresizlik sendromundan ya da boş vermişlikten sesini çıkarmıyor. Adeta, tüm beyinler, uyuşturulmuş. Gözünüzün önünde, her hakkınıza tecavüz ediliyor ama siz, elinizi kolunuzu, kıpırdatamaz durumdasınız. Sanki de yaşanılanlar, sıradan bir film şeridi gibi. İyi de kim, silkeleyerek kendine getirecek bu halkı? Kim son verecek, yok oluşa, son verecek bu uyku haline? Sadece koltuklarını düşünüp, halkın bu çaresizliğinden yararlanıp, halkının onurunu ve geleceğini satan siyasiler mi? Yoksa, durumdan kendine pay çıkarmaya çalışanlar mı? Kim? Elbette ki; biz.. Bizden oluşan sendikalar. Bizimle var olan sivil toplum örgütleri. O yüzden de, sendikalara sesleniyorum. Uyanın ve bu halkı uyandırın artık. Bırakın, günü kurtarma söylemlerini. Hükümet, on üçüncü maaş üzerinden mi oynuyor, görün restini. İradeyi, ele alın. Bu söylem üzerinden, hükümeti, içinde sizlerin de olacağı bir kriz masası kurmaya mecbur edin. Hükümeti, gerçek vergileri toplamaya, merkez bankasının yönetimini ele almaya, Kaçak nüfusu ve kaçak iş gücünü kayıt altına almaya, Ülkenin, gerçek giderlerini ve kaynaklarını açıklamaya, Haksız kazanç elde edip, ülkeye hiçbir yararı olmayan, yabancı sermayenin saltanatına son vermeye, Polisimizi, iç işlerine bağlamaya, Kamu kaynaklarının, doğru kullanılmasını sağlamaya, Kendi yağımızla kendimizin kavrulacağı, politik stratejiler ve planlar üretmeye zorlayın. Hatta bu konularda, sorumluluk üstlenin. Haa bunları yapamayacaksanız, o zaman da, siyasilerin, hükümetlerin, yaptığı gibi, bu halkın, umutları üzerinden, çaresizliği üzerinden siyaset yapıp, bu halkı kandırmayın. Gelmiş geçmiş tüm hükümetlerle, el ele tutuşup, “biz, kendi ellerimizle, suskunluğumuzla, statükomuzla, sizi esarete teslim ettik” deyin. El ele tutuşup, ya bu halkı birlikte kurtarın, ya da birlikte yok olmaya devam edin. Ama asla, bu halkın aklıyla, umutlarıyla, ve maneviyatıyla alay etmeyin.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.