DUBLÖR OLMAKTIR..
Ayşegül Garabli
29 Aralık 2016 Perşembe 08:00
KKTC de yayın yapan gazetelerimizden birisi bir anket yaptırmış.
Ankette siyaseten medyaya bir çok alanda yer verilmiş.
Ancak benim ilgimi çeken siyasi bölümü oldu.
Zira bir gazete anket yaptırıyorsa, “en çok okunan gazete”, yine kendisi olur.
Hele ki, son halkı düşünerek dağıttığı “vazelin”örneğinde olduğu gibi, ilginç ve çok etkileyici promosyonlar da veriyorsa.
O yüzden medya ile ilgili kısmı çok ilgimi çekmedi.
Asıl ilginç olan anketin “Bu gün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz” kısmı.
Bu kısımda partilerin oy yüzdeleri, şu şekilde verilmiş;
HP = % 38,1
UBP = % 26,7
CTP = % 19,6
DP = % 5,2
TDP = % 2,7
YDP = % 2,4
SDP = % 1,3
TKP= % 1,3
BKP =% 1,3
YKP =% 1,2
Bu sonuçlar, kararsızların ve sandığa gitmeyeceklerin oylarının da dağıtılmışhaliymiş.
Aslında bu ankette, hangi partinin % kaç oy aldığı çok da ilgilendirmiyor beni.
Beni asıl ilgilendiren, anketin yapıldığı tarih aralığı.
Sakın bunun sonuçlarla ne ilgisi var demeyin.
Zira bu anket Aralık ayının son haftasında açıklandı ve bu anketin KKTC genelinde 18 yaş üstü 1304 kişi ile yüz yüze görüşülerek yapıldığı belirtiliyor.
Yani bu anketin, Aralık ayının son haftasında açıklanması için ikinci ya da üçüncü haftasında bitmiş olması gerekir ki sonuçlar yorumlanıp rapor haline gelip yayınlanabilsin.
Peki TKP ne zaman kuruldu?
Kasım ayının son haftasında girişimler başladı ve Aralık ayının ilk haftasında devam etti. Savcılık görüşüydü, şuydu, buydu derken, halkın tam anlamıyla böyle bir partinin kurulduğundan haberdar olması Aralık ayının ortasını buldu.
E o zaman hangi arada yapıldı bu anket ve sorulan 1304 kişinin % 1.3 karar verip görüş belirtti?
Tam da Nasrettin Hoca’nın kedi- Ciğer meselesi gibi,
Anket yapılırken TKP kurulmamışdıysa bu sonuç nereden çıktı?
Kurulmuştuysa bu kadar kısa sürede yapılan bir anket ne kadar sağlıklı?
Tabi ki bunları yazmaktaki amacım ne anketi suçlamak ya da aklamak, ne de partilerin oy oranları.
Ancak, her konuda öylesine algı operasyonu yapılıyor ki, insanlar artık sorgulama yeteneğini kaybetti.
Ya umut pompalanıp, sonrasında umutlar öldürülerek insanlar “çaresizim” duygusuna itiliyor, ya da herhangi bir parti işaret edilerek sonrasında insanların güvenleri yok ediliyor.
Benim içime sindiremediğim nokta bu.
Bakın bu anket sonuçlarında bile bu çok bariz belli.
Zira bu sonuçlara göre bile sorulan kişilerin % 6,8 kararsızsan ve % 13, 5’i sandığa gitmeyeceğini belirtmiş.
Başka araştırmalara ve benim gözlemlerime göre ise, kararsızların ve sandığa gitmeyeceklerin oranı en az bu verilenlerin iki katı.
Peki neden?
İşte yaratılan güvensizlikten.
Pompalanan ümitlerin boşa çıkmasından.
Öyle bir ülke haline geldik ki, dedikodu mekanizmasıyla bile adam seçtirip- kaybettirebiliyoruz.
O yüzden kimsenin hakkı yok, insanların algısıyla oynayıp, güvensizliğini artırmaya.
Zira yapılabilecek en büyük yanlış, sandığa gitmeme kararıdır.
Sandığa gitmemek, yanlış yapanları, bu ülkeyi yönetemeyenleri, tekrar onaylamaktır.
Partilerin kendi aralarında top çevirmesini desteklemektir.
Dolayısıyla, hangi partiye oy vereceğimiz kesin olmasa da, sandığa gideceğimiz kesin olmalı.
Belki bu aşamada vereceğimiz tek oy sonucu değiştirmeyebilir ancak hem yanlış yapanlara uyarı olur, hem yanlışın karşısında duranların oranı artar, hem de yanlışa ortak olmayıp, vicdanımıza verecek cevabımız olur.
Aksi ise, bizim için yazılan senaryoda, baş rol oyuncularına dublör olmayı kabullenmektir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.