24 Kasım 2024
  • Lefkoşa12°C
  • Mağusa12°C
  • Girne14°C
  • Güzelyurt11°C
  • İskele12°C
  • İstanbul6°C
  • Ankara0°C

DÖNEMEÇ..

Arif Alasya

26 Eylül 2016 Pazartesi 12:36

Ben bu yazımı yazarken Liderlerin BM Genel sekreteri BAN Kİ MOON ile görüşmesi henüz yapılmamıştı.

Her iki Lider birçok temaslarda bulunmuş. Liderlerden Anastasiyadis  her zaman olduğu gibi geçmişte kendisine yani kimilerine göre Güney Kıbrıs Rum yönetimi, Kimisine göre Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatı ile BM’de kürsüye çıkıp üyelere hitap etmiştir. Maalesef bizim Liderimiz onun kürsüden söylediklerine kulislerde ancak karşılık verme durumundadır.

BM’nin tanınmış ülkesi Kıbrıs Cumhuriyeti, AB’nin tanıdığı ülkenin adı Kıbrıs Cumhuriyeti olduğuna göre yarışa hep Anastasiyadis bir adım önde başlamaktadır. Nasılsa karşısındaki makamın toplum liderliğinden öte bir unvanı yok. Üstelik eğer o 1960 Anayasası olmasa o unvanını bile çoktan kaybedecek

Böylesi şartlar altında oralarda kıyasıya bir mücadelenin olacağı muhakkaktır.

Bütün bunlara rağmen BM Genel sekreteri ile görüşme öncesi yapılan değerlendirmelere göre hava olumlu yönde esmektedir.

Kıbrıs’taki durumda özellikle Türk tarafı Türkiye’nin vereceği karara bağımlıdır.1974 sonrası kim ne derse bu böyledir. Zaten bu durum Anayasamızın geçici 10.ncu maddesinde açıkça da belirtilmiştir.

Liderler bazında yapılan görüşmelerde iki Lider en fazla Toprak ve Garantiler konusu dışındaki konularda mutabık kalabilirler. İş toprak ve garantilere geldiği zaman otomatik olarak Rum Liderin muhatabı Türkiye olmaktadır. Çünkü toprağı alan da o verecek olan da Türkiye, kendisini garantiye alacak olan da Türkiye. Değil Akıncı’nın feriştahının bile bu konularda karar verme yetkisi yoktur.

İki Liderin BM Genel Sekreteri ile görüşmesi öncesi verilecek en dikkat çekici demeç Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanının vereceği demeç olacak diye düşünüyordum. Nitekim çok dikkat çekici bir demeç verdi. Satır başları ile:

1-     Garantiler konusunda ‘’Biz sadece Türk tarafının taleplerini değil İki tarafın da güvenlik endişelerini karşılayacak bir çözüm arıyoruz.

2-     Referandum için iki tarafın da tatmin edilmesi lazım

3-     Çözümün maliyetini sadece Türkiye ve Yunanistan’a yükleyemeyiz. Çözüm isteyen tüm ülkeler katkı koymalıdır.

4-      Önceden da olduğu gibi çözüm konusunda Türkiye tüm taraflardan bir adım önde olacaktır.

5-     Bir gerçek varsa bu çözüm içi son müzakere şansı durumundadır. Varılan bu aşamayı değerlendirelim. Başka alternatif aramayalım.

Bu çok ciddi bir açıklama. Üstelik Akıncı’nın açıklamaları ile bir paralellik içermektedir.

Burada hiç karşı tarafın açıklamalarını değerlendirmeyeceğim çünkü yapmaları doğal olan hareketleri yapmaktadırlar. Kıbrıstaki durumun bu şekilde devamından rahatsız olan sadece Kıbrıslı Türklerdir maalesef. Çözümü binci derecede arzulayan da Kıbrıslı Türkler ve bu vatanı kendi vatanı gibi gören, ancak bu güne kadar ellerinde KKTC’ kimliği olduğu halde Kıbrıslı sayılmayan nüfustur.

Sonuç olarak BM Genel Sekreteri ile Liderlerin yapacağı görüşmeden çıkacak sonuç ve yapılacak açıklama bir dönemeç olacaktır. İki şık vardır.

1-      Taraflar Beşli görüşme konusunda analaşacaklar ve tarih belirleyecekler.

2-      Taraflar görüşmelerin Kıbrıs’ta devamı konusunda mutabakata varacaklar.

Birinci sonuç çıkarsa uzlaşma ve çözüm ihtimali çok ciddi bir yüzdeliğe yaklaşacak. İkinci sonuç çıkarsa Artık çözüm artık bahara değil kaf dağının arkasına saklanacak.

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.