24 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa12°C
  • Girne20°C
  • Güzelyurt13°C
  • İskele12°C
  • İstanbul3°C
  • Ankara0°C

DOMATES SALÇALI KURU FASULYENİN TADI…

Kıvanç BUHARA

15 Ağustos 2015 Cumartesi 14:44

Akşam oluyordu! Güneş, Hazar denizinin üstünden yavaşça kayıp gidiyordu… Gökyüzü kirli gri bir renk içindeydi. Hazardaki neft (*) yataklarından yükselen kirli duman, Türkmenistan kıyılarına doğru yoğunlaşıyor, kara bir kartal gibi, ufka doğru yükseliyordu! 1969 yılının Eylülünde, Bakı’da (**) ilk günlerimizdi. Azeriler bizi, biz Azerileri tanımaya çalışıyorduk. Moskova’dan sonra, Bakı bize küçük bir kasaba gibi gelmişti. Birkaç görkemli yönetim binası ve Neft ve Kimya enstitüsü dışında, Lenin heykeli, Kirov Parkı ve Hazar denizi kıyıları… İlk günlerde Azerilerin konuştukları Türkçeyi anlamakta çok zorlandık. Zorluk, kullandıkları Rusça sözcüklerdendi. Kiril (***) abecesi ile yazılan Azeri Türkçesi, daha da anlaşılmaz hale geliyordu! Zamanla, Rusçayı öğrendikçe, Azericeyi de daha iyi anlamaya başlamıştık!   *** Gençlik yıllarımızın en güzel günleriydi! Katıldığımız bir tv. programından sonra, tüm Azerbaycan bizi tanımıştı. Sokakta, lokantada, Metroda, sinemada Azerilerin yoğun ilgisi ile karşılaşıyorduk. Bizi, “ – Türk gardaşlar, Azerbaycan’a hoş gelmişseniz “ diyerek karşılayan taksiciler, lokanta çalışanları bizden para almadıkları gibi, oralarda sıkılmayalım diye cebimize para koyanlar da vardı… “ Türk talebelerin “ Bakı’ya okumaya geldikleri dilden dile dolaşıyordu! Meşhur olmuştuk adeta… *** Bir Cumartesi sabahı, kaldığımız odanın kapısı çalındı. Çok temiz Türkçe ve Rumca konuşan gençten bir adam kapıda duruyordu. Bizi hasretle kucakladıktan sonra hikayesini anlattı… Kıbrıslı bir Ermeniydi. Lefkoşa’da, Uzun yolda kumaş mağazaları vardı. Ermeni propagandasına kanarak her şeyini satmış ve ailesiyle birlikte Ermenistan’a göç etmişti! Bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başlamıştı. Umduğunu bulamamış, “ vatan “ diye gittiği yerden geri Kıbrıs’sa dönmek için çırpınıyordu… Ancak dönmek ne mümkün! Menfi propaganda olur diye, Sovyet yetkililer kendisine katiyen Kıbrıs’a dönemeyeceklerini söylemişlerdi! Ermenistan’da o günden sonra, her geçen gün kendileri için bir kabustu artık! Esaretin böylesine dayanmak olası değildi… Ve bir gün, aklına zekice bir fikir geldi… Türkçeyi çok iyi konuşabildiğine göre, Azerbaycan’da rahatça yaşayabilirdi… Ve tüm eşyalarını toplayarak, ailesiyle birlikte Bakı’ya yerleşti. Kıbrıs’tan getirdiği parasıyla bir ev ve bir “ volga “ araba aldı kendine… Kaçak taksicilik yapıyordu Bakı’da… Ve Ermenistan’dakinden daha mutluydu… *** Bizi evine davet etti… Hanımı ve çocukları da Türkçeyi çok temiz konuşuyorlardı. Hasret giderdik! Lefkoşa’yı, Kıbrıs’ı konuştuk… Ve Azerilerin bilmediği zeytini ve çakıstesi çıkardı masaya! Gurbette domates salçalı kuru fasulyenin tadı bir başkaydı… (*) Petrol yatakları! (**) Bakü. (***) Rus – Slav abecesi!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.