25 Aralık 2024
  • Lefkoşa17°C
  • Mağusa14°C
  • Girne20°C
  • Güzelyurt15°C
  • İskele14°C
  • İstanbul14°C
  • Ankara10°C

DİYABETTEN KİMSE ÖLMESİN DİYE..(1/2)

Ayşegül Garabli

20 Ağustos 2015 Perşembe 20:58

  Tam bir buçuk yıl önce  bir yazı yazmıştım. Diyabet ile ilgili çok önemli bir durumu,  herkes bilsin istemiştim. Demek ki herkese ulaşamamışım. Keşke genç avukat Tolga Akçal’a, ulaşabilseymişim. Belki tedavisi mümkün olacaktı. Belki de; o komayı, yaşamayıp, hayatta kalacaktı. Elbette ki, artık o “belkilerin” cevabını veremeyeceğiz ama en azından, bundan sonra “belki” dememek için; bir buçuk yıl önce öğrendiğim; ve hakkında yazı yazdığım, Diyabet (Şeker hastalığı) ile ilgili çok önemli bir gelişmeyi, belki birilerine yardımı dokunur diye, tekrar paylaşmak istiyorum. Dünyada özellikle sağlık konusunda, ciddi gelişmeler oluyor ancak ne yazık ki, biz bunların  bir çoğunu , ya el yordamıyla, ya da tesadüfen öğreniyoruz. Öğrenemediklerimizin sonucunu da , ya acı çekerek ya da canımızla ödüyoruz. Ne yazık ki, bir çok konuda olduğu gibi, sağlık konusunda da, gelişme gibi bir derdimiz yok. Alışkanlıklarımızla, olduğumuz yerde sayarak, ömrü, tüketip gidiyoruz. Hala daha, Nuh Nebi’den kalma, tedavi yöntemleriyle yetiniyoruz. İşin kötü yanı, gelişmelerden haberdar olmayan bazı doktorlarımız da, tanı koyamadıkları hastalıkları, ya da ileri tetkik gerektiren hastalıkları, daha donanımlı bir hastaneye yönlendireceklerine, sorunu bilinen bir hastalığa, kalbe, şekere, kansere, v.s, bağlayıp, eften püften ilaçlarla geçiştirmeye çalışıyorlar. Ondan sonra da gazetelerde her gün “ani ölüm” haberlerine rastlıyoruz. Artık öyle bir boyuta geldi ki, yaşa bakmaksızın gelen her ölümü, “ani ölüm” olarak, normal kabul etmeye başladık. Oysa bir insan, durup dururken neden aniden ölsün ki? Kalp krizi veya solunum yetmezliği dışındakiler, muhtemelen tanısı konmamış bir hastalığa bağlıdır. Elbette ki,tüm bunları, doktorları yermek için yazmıyorum. Sağlık sistemindeki, başı boşluğun ve doktorlarımıza, kendilerini geliştirecek olanakların sağlanamamasının sonucudur bunlar. Daha doğrusu, insan hayatına önem verilmeyişinin sonucudur. Yoksa, tabi ki, diğer ülkelerde olduğu gibi, araştırma ve geliştirme imkanları sağlansa, her hekim de, ister istemez, bu sisteme dahil olur. Örneğin, yazımın başında bahsettiğim gelişme, Türkiye Diyabet Vakfı ile, TÜBİTAK işbirliğinde gerçekleştirilen,uluslar arası bir proje. ABD ve Avrupa’da yapılan araştırmalarda, şu an Kıbrıs’ da dahil bilinen iki diyabet  tipi dışında, 13 yeni tip daha belirlenmiş. Yani bilinenin aksine 2 tip değil, bu iki tipe  ek 13 tip şeker tipi daha varmış. Türkiye Diyabet Vakfı ile TÜBİTAK’ da yeni çıkan bu 13 tipin, Türkiye’de ne yoğunlukta olduğunu araştırıyorlar. YAZIM YARIN DEVAM EDECEK…..

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.