DİJİTAL KİMLİĞİNDE NE YAZIYOR?
Melin ULUÇ
24 Ocak 2017 Salı 09:23
Sosyal medya paylaşımlarındaki siz, gerçek siz misiniz, yoksa bu mecralara yansıttıklarınız bilinçaltınızın bir yansıması mı?
Dilediğimiz an dilediğimiz insana dilediğimiz şeye dilediğimiz kimlikle erişmek ne demektir hepimiz az çok biliriz. Şimdi sorsam ‘’sosyal misin’’ diye çoğu kişi sosyal medyadaki aktifliği üzerinden kendini sosyalin ötesinde tanımlayacaktır. Halbuki durum hiç de öyle değil gelin bir üzerinde beyinfırtınası yapalım. Telefonlar, tabletler insanların elinden düşmüyor, ama artık bağımlılık haline gelen bu platform, sosyalleşme konusunda da olumsuz etkiler oluşturuyor. Ne yazık ki sosyalleşmek istenirken, bazen yanlış kullanımdan dolayı gerçek sosyallikten de uzaklaşılabiliyor adeta köle oluyoruz. Aç bir tavırla kullanıcılardan beğeni, yorum ve kabul edilme talebinde bulunuyoruz. Kabul edelim Facebook ailesi olarak en kalabalık ülkeyiz ve bazı yoksunluk duygularıyla boğuşuyoruz. Sosyal medyanın bilinçsiz kullanılması halinde kişinin olumsuz etkileneceği ve bilinçsiz kullanılan sosyal medyanın kişilik gelişimini tamamlayamamış gençlerde ya da ruhsal sorun yaşayanlarda farklı etkiler yaratabileceğini söylemek mümkündür.Tıpkı alkol alan bir insan gibi bu kişiler bastırdığı duyguları, korkuları ve gerçek kişiliklerinin ortaya çıkabildiğini ifade ederek kendilerini o anda güvende hissettiğini, sosyal medya içerisinde rahatlıkla kimliğini sakladığını, farklı şeyler yaptığını, normal hayatta söylemediği yalanları söyleyebildiğini, korkularını, içindeki sahteciliği ortaya çıkarabildiğini söyleyebiliriz.
NEDEN BEĞENİYOR, YORUM YAPIYOR VE PAYLAŞIYORUZ?
Üzerinde duracağım konu çoğu kişiye kendini sorgulatacaktır ama samimiyetle söylüyorum gerçekten masum şeyler bunlar inanın ki çoğu kişi en az bir kere yaşamıştır. Sosyal paylaşım ortamlarında, devamlı fotoğraf çekip paylaşmak, paylaşırken de içinde bulunulan ruh hali dışında farklı bir ruh haline bürünme konusunda, bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre; Facebook ile beyinin ödül merkezi arasında güçlü bir bağlantı olduğu bulunmuştur. Facebook üzerinden olumlu bir duygu alındığında, beynin bu bölgesi hareketlenmeye başlıyor, alınan pozitif duyguların yoğunluğu arttıkça, beynin ödül merkezindeki hareketlilik de aynı oranda artıyormuş.İşletmeler için de bu durum hayli kullanışlı oluyor. Sosyal medyaya girdiğimizde hormon salgılayarak mutlu olmamız bir yana, ayrıca sosyal medyaya daha fazla girme isteğini engellemek oldukça zor. Bu yüzden marka ve işletmeler için sosyal medya fazlasıyla önemlidir. Örneğin; bilmem kaçıncı beğenene bilmem ne kadar TL’lik telefon armağan edilecektir bunun tipik örneğidir. Başka bir deyişle insan davranışını sosyal medya üzerinden manüpile etmeye çalışıyorlar.Örneğin; beğen eylemi, Facebook’ta önem verdiğiniz şeylere olumlu geri bildirim vermenin bir yoludur. Arkadaşlarınızın içeriklerini beğenerek onlara olumlu bir geri bildirim verebilir, ya da istediğiniz bir sayfayı beğenerek o sayfa ile iletişim kurabilirsiniz.” Bu eylem kafa sallayarak teyit etme olarak geçer. İki hafta boyunca deneklerin hiç beğeni göndermeden Facebook kullanması durumunda ne hissettiklerine dair yapılan araştırmada denekler fazlalıkla bazı gönderiler üzerinde Beğen eylemini gerçekleştirmediği süreç boyunca biraz suçluluk hissine kapıldığını, iletişim yeteneğinde aksaklıklar hissettiğini, beğen fonksiyonunun onları yorum yapmaktan kurtardığını farkettiğini söylemiştir. Beğenme, gürültülü bir odada konuşmadan sadece kafa sallayarak yapılan bir onaylama eylemi gibidir. “Evet”lerin, “Katılıyorum”ların, “Bence de”lerin kolay yoludur. Yapılan araştırmaya göre kişiler kararlarını kullanışlılık esasına göre almakta ve ona göre beğeni göndermektedir. Bunun yanısıra kişi beğeni gönderirken gönderinin kendi duygularına hitap etmesi ve gönderiyi paylaşan kişiyle birlik bütünlük içinde olduğunu göstermeye çalışıyor. Böylece ‘’ sanal empati’’ kurulmuş oluyor. İyi yanları da var elbette. Bu yolla gerçek hayattaki empati yeteneği de geliştirilmiş oluyor. Peki ‘’neden yorum yazıyoruz?’’ sorusuna ne cevap verirsiniz? Kişiler genelde ‘’beğendim, yorum attım’’ diyerek mantığa uygun cevap verecektir fakat durum biraz farklıdır. Kişisel mesajların beğenilere göre çok daha tatmin edici bir eylem olduğunu belirtmek mümkündür. Bu durumu ise kompoze iletişim olarak adlandırabiliriz. Kompoze iletişim kuran kuran kişiler, kendilerini daha az yalnız hissediyor. Beğeni alan kişilerde ise herhangi bir değişiklik söz konusu olmuyor. Ne ilginçtir ki açık bir şekilde yapıldığından mesaj göndermekten bile daha etkili oluyor. Gerçek manada etkileşime giremeyen kişilerde daha çok görülen yorum atma isteği kişileri yüz ifadelerini ve vücut dilini kullanma davranışına itmediğinden daha kolaydır. Tabii sosyal medya sayesinde saklanıyoruz da. Tıpkı, ‘Klavye delikanlılığı’ dediğimiz şey gibi ekranın arkasına sığınıyoruz ve ver yansın ediyoruz, sanal kimliğimizi patronumuz olarak kabul ediyoruz.
ASLINDA NEYİ PAYLAŞIYORUZ? ÇOĞALTIYOR MUYUZ AZALTIYOR MUYUZ?
Gelelim paylaşmaya ki en ilginci de bu kısmı olacaktır. Markalar takipçileriyle etkileşime girmek için ilginç metodlar bulabilir. Paylaşımlar ve beğenilerin ötesine geçip uzun vadeli ilişkiler kurmak için fazlasıyla önemlidir. Bu noktada eğer bir şirket sahibi ya da müdürüysek şirketin prestijini güçlendiriyor müşteri sayımızı artırıyoruz. İnsanların %68’i diğer insanlara kim olduklarını ve nelerle ilgilendiklerini göstermek için içerik paylaştıklarını belirtiyor. İçerik paylaşımının en yaygın sebebi ise insanların diğer insanlarla bağlantılı kalıp ilişkilerini sürdürebilmek olarak değerlendirilmektedir. Detaylandıracak olursak eğlence bağlamında kullanıcıların %49’u faydalı veya eğlenceli gördüğü içerikleri (ürünleri) diğer kişilere ulaştırarak, onların fikirlerini değiştirmek veya bir eyleme zorlamak için paylaşım yapıyor, kendini tanımlama bağlamında kullanıcıların %68’i kendilerini tanımlamak ve ilgilendiği şeyleri diğer kişilere göstermek amacıyla paylaşım yapıyor, ilişkileri güçlendirmek bağlamında kullanıcıların %78’i diğer kişilerle bağlantı halinde olmak için internette bilgi paylaşımı yapıyor, kendini kabul ettirmek bağlamında kullanıcıların %69’u aidiyet hislerini güçlendirmek için paylaşım yapıyor, desteklemek bağlamında ise kullanıcıların %84’ü önem verdiği problemlere destek olmak için paylaşım yapıyor. Görüldüğü üzere kişi hem karşılık beklediğinden hem de kendinde olan hasar görmüş ego kaynaklı baskıyı azaltmaya, öz saygı eksikliğini gidermeye ve yakınlık ihtiyacını doldurmaya çalışıyor.
SÜREKLİ TAKİBİNDE OLACAĞINIZ DİKİZ AYNASI ARABANIZDAKİ OLMALI
Bu aşikar alemde hayatlarımızı karşılaştırmak gibi bir eğilime sahibiz ve bu durum psikolojimizi bozuyor, güvensizliğe ve tatminsizliğe neden oluyor. Sosyal medya hayatlarını ortaya koyan, tatil fotoğraflarını paylaşan ve ilişki durumlarını güncelleyen insanlarla dolu. Bu durum insanların moralini ve özgüvenini zedeliyor. Bir yandan biri karşısındakine ‘’ben buyum’’ derken diğer kişi ‘’aslında ben bir hiçim’’ olarak algılıyor ve ortaya ‘’ben buyum ya sen kimsin’’ manatalitesi çıkıyor. Sosyal medya kullanıcıları, diğer insanların kendilerinden daha iyi bir hayat sürdüğüne’ inanıyor bu nedenle yenilgi, eksiklik, geride kalmışlık duygularıyla boğuşuyor. Buradan hareketle herkes yepyeni bir kimlik oluşturup ayak uydurmaya çalışıyor böylece gerçeklikle uzaktan yakından alakası olmayan ‘’ideal kimlik’’ dediğimiz kimlikler oluşuyor ve kendimizden başka herkesi referans olarak görüyoruz.
Acaba biz de yaşadığımız her anı görüntüleyip orada olmayan bir kitle ile paylaşacağız derken kendi hayatımızın rengini soldurmuyor muyuz? Mesela en son ne zaman elinizde telefonunuz olmadan, görüntüleme telaşı yaşamadan bir deniz kenarında oturup tuzlu deniz kokusunu içinize çektiniz? En iyi kareyi yakalama derdine düşmeden, ne zaman en iyi kareye doya doya baktınız? Denizi bir boydan bir boya geçen gemiyi ne zaman seyrettiniz aralıksız? Eliniz telefona gitmeden, sosyal medya hesaplarınızı kontrol etmeden kaç dakika durabilirsiniz örneğin? Fotoğraflara renk ekleyelim derken gerçek hayatımızın rengini bulanıklaştırıyoruz. Siz zaten çok değerlisiniz hiç bunlara gerek yok.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.