McAllister Fileleftheros’a verdiği söyleşide, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde AB’ye yönelik tavrı nedeniyle güvenlik ve refah başta olmak üzere bir dizi zorlukla karşılaştıklarını belirtti.

“ABD kendi inşa ettiği dünya düzenini bozuyor” vurgusunu yapan McAllister, AB’nin Ukrayna’yı terk etmemesi gerektiğini, bunun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Avrupa’nın başka yerlerine de aynı şekilde saldırmaya cesaretlendireceğini söyledi.

McAllister, Avrupa’nın yalnız ekonomik açıdan değil, güvenlik ve sivil savunma açısından da uluslararası alanda yer alması gerektiğini, güvenlik ve savunma konularında aşamalı olarak ABD’den bağımsızlaşması gerektiğini kaydetti.

“Top yükün güvenliğimizle ilgili kritik bir noktaya ulaştık. Söz konusu olan Ukrayna’dır ancak aslında bizim de güvenliğimiz söz konusudur." diyen McAllister, Avrupa’nın savunma kabiliyetini arttırması ve bunun için yapılması gerekenlere dikkat çekti. 

McAllister, bunun için öncelikle AB üyesi devletlerin savunma harcamalarını Gayrisafi Yurtiçi Hasılalarının yüzde 3’üne çıkarması gerektiğini söyledi ve ardından, ortak savunma ikmali ve maliyetlerin azaltılabilmesi için ortak kabiliyetlerin geliştirilmesi üzerinde durulması gerektiğini anlattı.  

Avrupa Savunma Sanayi'nin ortak ikmaller aracılığıyla güçlendirilmesi gibi ortak yaklaşım modelinin daha da güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken McAllister, şunları ekledi:

“İlgili kurallar, AB içerisindeki nakliyeler ve lisans prosedürleri Avrupa’nın tamamında uygulanmalı. Bunun yanında Avrupa içerisinde ordu ve teçhizatın yeniden dağıtılması da önümüzdeki yıllarda çok daha önemli hale gelecek. Dolayısıyla askeri mobilitemize çok daha fazla ortak yatırım gerekiyor.”

Gazete McAllister’e, Doğu Akdeniz’in Suriye’deki gelişmelerden sonra yeniden şekillenen bir bölge olduğunu hatırlatarak, AB’nin sınırında bulunan Güney Kıbrıs’ın “AB temsilcisi olarak bu bölgedeki barış ve refaha nasıl katkı yapabileceği” sorusunu yöneltti.

Güney Kıbrıs’ın, “Suriye, Lübnan, İsrail, Gazze ve Mısır ile ve stratejik, jeopolitik ve tarihi bağlarını kullanarak Doğu Akdeniz’de barış ve refahın ileri götürülmesinde hayati bir rol oynadığını” savunan McAllister, Rum yönetiminin, insani inisiyatifler alarak Gazze ve Suriye yardım konusunda arabuluculuk ve koordinasyon merkezi olma rolünü ortaya koyduğunu öne sürdü.

McAllister “Bu insani diplomasinin Güney Kıbrıs’ın nüfuzunu güçlendirdiği ve Avrupa ile Orta Doğu arasında köprü olma rolünü sağlamlaştırdığı” görüşünü ortaya koydu. McAllister, bu diplomatik nüfuzun Güney Kıbrıs’ın bölgesel diyaloglar düzenlemesine, bu yolla bölge diplomasisindeki ve insani yardım koordinasyonundaki stratejik rolünü güçlendirmesine olanak tanıdığını savunarak, Güney Kıbrıs’ın barış ve refahı etkin şekilde teşvik ettiğini, böylece Avrupa bacağı olarak konumunu güçlendirdiğini savundu.