ÇOCUKLUĞUMUN LEFKOŞA’SI YOLCULUĞUNA DEVAM...
Hare Ergen
27 Nisan 2018 Cuma 09:00
“Doğu, edebi gerçeğe daha yakındı. Ama batı uygarlığı maddi hayat beklentilerini karşılayarak Doğu'yu yutuverdi. “
Andrey Tarkovsky
Geçen haftaki tarih kokan Lefkoşa yolculuğumuz sürüyor... Sabır Köftecisinden sonra yolumuza Selimiye Cami taraflarına doğru devam ediyoruz.
Eskiden o yol üzerinde Helvacı vardı. Bugün orada eskilerden sanırım sadece Çıraklı kaldı...
Selimiye Cami’nin içerisine girmeden yan tarafında bir yol, Caminin dibinden yürüdüğümüz...Orada nefis ev yemekleri yapan bir lokanta var.
Evde yapamadığınız Kıbrıs yemeklerini orada lezzetli bir şekilde yiyebilirsiniz. Saraba Ev Yemekleri diye ismi geçer...
Evde uğraşmaya hiç değmez. Genelde benim ve yakın dostlarımın sıklıkla neredeyse haftada bir gittiğimiz mekandır.
Orada yemeğinizi yerken bir zamanlar kilise olan, daha sonraları camiye çevrilen ibadet yerinin bazen insanı üşüten esintisi, bazen de insanı bunaltan sıcaklığı eşliğinde kendiniz ile ilgili nostalji yaşayabilirsiniz...
Ben oraya her gittiğimde kilise zamanındaki halini ve dönem ile ilgili zamanları düşünürüm...Nasıl hayatlar varmış kimbilir? O yüksek ve ulaşılmaz olan kilise duvarları...Bugün bizim yürüdüğümüz taşlı yollarından zamanında kimlerin ne için yürüdüğünü, ne için koştuğunu bilemeyeceğiz...Belki de bir zaman sonra başkaları da bizim için böyle şeyler düşünecek...
Lokantanın çıkışından sonra bir hayli yol kavşakları var. Bir tanesi kıvrımlı ve daracık yollardan sonra Resa Budak Pastanesinin ve Çağlayan parkın yakınlarına çıkar... Anibal Lokantası da var fakat artık kapalı...En güzel kuzu şiş belki de orada yenilirdi...Sahibi vefat ettikten sonra kapandı...Tıpkı Zir Lokantası gibi...Küçüktüm ama hala hatırlıyorum Zir Lokantasında adada yiyebileceğiniz en güzel kuzu şişi yerdiniz...Hepsi de yaşarken efsaneydiler, aradan geçen zamana karşın yine de unutulmadılar...
Bunlar gibi daha bir sürü efsane olmuş lezzet durakları ve yerler...
Bazı işletmeleri evlatları devralıp bayrağı taşımaya devam etmişler, Budak Pastahanesi gibi....Yine karşı istikamete gittiğimizde Mücahitler Sitesini geçtikten sonra yol Cumhurbaşkanlığına çıkar. Oralarda da şu ara bir sürü restorasyon işlemi geçirip lezzet durağı haline gelen yerler var. Bir zamanlar meşhur Akpınar pastanesi vardı, bugün yine o bölgede ardı ardına açılan ve gençlerin gözdesi haline gelen lezzet yerlerinin yanısıra, geçmişten günümüze gelerek yerini koruyan Foto Olgun var...Foto Olgun bize yine çocukluğumuzdan kalan güzel bir anı mirası. Ne güzel bayrağı devralan evlatlar sayesinde yine Lefkoşa’mızın çocukluk yolculuğunda bize selam vermiş...
Aklıma Özkan Günaydın’ın bir dipnotu düştü...“Durmadan protez üretiyoruz” der Andrey Tarkovski...Bu kadar çok dokunurken bu kadar az hissetmek başka nasıl izah edilebilir ki?
Bu kadar çok betonlaşma içinde elimizde az da olsa tutabildiğimiz çocukluğumuzun düşlerini, değerlerini her gün görsek bile, bu kadar az hissetmek başka nasıl anlatılabilir ki?
Gelecek olan nesillere ancak biz ve bizim çocuklarımız bunları anlatabilir...Belki bu sayede, giderek yüksek dozlarda artan hissiyat ve duygu kaybı teşhisinin tamamen geçici olduğunu görüp sevineceğiz...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.