25 Ekim 2024
  • Lefkoşa21°C
  • Mağusa24°C
  • Girne24°C
  • Güzelyurt20°C
  • İskele24°C
  • İstanbul15°C
  • Ankara9°C

ÇOCUK OLABİLMEKTİR BAYRAM…

Ayşegül Garabli

12 Eylül 2016 Pazartesi 15:47

Dün kızımla Girne’de idik.

Kızım alış veriş yaparken ben de, hem denize karşı kahvemi yudumlayıp hem de yazımı yazmak için sahildeki bir kafeye oturdum.

Ama yazı yazmak ne mümkün,  sahilin doğal güzelliğinin verdiği huzur içerisinde kayboldum.

Ancak bu huzur uzun sürmedi.

Önce çıkarılan “Girne Emirnamesi” garabeti aklıma gelip keyfimi kaçırdı sonra da yan masada oturan ailenin tartışması.

Konuşmalarından, bayram tatilini fırsat bilip ,Kıbrıs’a geldikleri anlaşılan ailenin, “bayramlık” konusundaki tartışmaları, dikkatimi dağıttığı gibi  ilgimi  de çekti doğrusu.

Anne  çocuklarına, “ne olursa olsun,  bayramlık almalısınız ve bayramı, temiz ve yeni bayramlıklarla karşılamalısınız” diyordu.

Çocuklarsa, tatilde böyle bir şeyin gereksiz olduğunu, bayramlığa harcanacak paranın kendilerine verilmesi gerektiğini savunarak,

“verin biz istediğimiz kıyafetleri alalım” diye ısrar ediyorlardı.

Ancak anne ; “yırtık, pırtık kotlarla bayram olmaz” diye diretiyordu.

Şöyle bir düşündüm, hangi taraf haklı diye.

Çocuklar,  hem 3-4 günlüğüne geldikleri tatilin bölünmesini istememeleri, hem de bir gün için değil de, her zaman giyebilecekleri bir kıyafetin alınmasını istemeleri açısından haklıydılar.

Ancak anne de manevi değerlerin yitip gitmemesi, sürdürülebilir olması için gerekli özenin gösterilmesi gerektiğini istemesi bakımından haklıydı.

Ancak, kendisi bayrama aynı önemi vermeyip, tatili fırsat bilerek, eşinden dostundan, evinden uzak bir bayram geçirmeyi tercih etmişse, çocuklardan bayrama özel önem göstermelerini bekleyebilir mi?

Çocukluğumuzun bayramlarını özleyip, ancak bayramları da, tatilden ibaret gören bir zihniyetle, çocuklarımızın, bizim çocukluğumuzdaki bayramları yaşamasını istemek mümkün mü?

Tatili vesile bilip bayram günü, çocuklarınızı alıp denize, havuza götüreceksiniz, sonra da manevi değerlere önem vermiyorlar diye yakınacaksınız.

Kusura bakmayın ama bu insafsızlıktır.

Bu, sorumluluğu yerine getirmemenin suçunu, başkalarına yüklemektir.

Şimdi  “bayramın ne özelliği var, diğer tatil günlerinin aynısı” diyenler olabilir, hatta kendi inanç anlayışına uygun bulmadığı için önemsemeyenler de olabilir.

Ancak benim burada anlatmaya çalıştığım, bir dini vecibeyi yerine getirme ile ilgili değil.

İster milli, ister dini bayramlar, ya da özel günlerin kutlanması, manevi duyguların gelişip, pekişmesine sebeptir, onu anlatmaya çalışıyorum.

Belki çok klişe cümleler olacak ancak, büyüklerin aranıp sorulması, aile bağlarının gelişmesi, insanların bir birine selam dahi vermekten vazgeçtikleri günümüzde, herkesin bir birini araması ve kutlaması, birlik ve beraberlik ruhunun hep canlı kalması, paylaşımın ve yardımın gelişmesi, v.s..v.s gibi bir çok manevi duygunun gelişmesine vesiledir bayramlar ve özel günler.

Bayramlara veya özel bir güne itina ile hazırlanmak, kişinin karşısındakine olduğu kadar kendisine duyduğu saygının da göstergesidir.

Sevgi demektir.

Saygı ve birlik ruhu demektir,

Özen demektir bayramlar.

Bu duygularla büyüyen çocuklar ancak maneviyata önem verip, insana, doğaya, çevreye saygı duyabilirler.

Bu duygularla, empati kurmayı ve karşıdakinin haklarına saygı duymayı öğrenebilirler.

Güven ve dayanışma duygularının da temelidir bayramlar.

Her şeyden öte, çocuk olabilmek ve çocukluğu yaşayıp, büyüyünce, çocukluğa dair hatırlanacak en güzel anılardır bayramlar.

Kim bilir belki de, manevi duygular  gelişseydi,  insanlar çıkarlar uğruna  kurban edilmezdi.

Umarım ki, bundan sonra dünyada, kurbanların değil, bayramların bol olduğu günler yaşanır.

Bayramınız kutlu, geleceğiniz aydınlık ve umutlu olsun.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.