27 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa14°C
  • Girne15°C
  • Güzelyurt12°C
  • İskele14°C
  • İstanbul10°C
  • Ankara3°C

CIRT CIRTLI AKDENİZLİ

Oshan SABIRLI

03 Haziran 2014 Salı 13:51

Ayakkabı bağlamak üzerine hiç düşündünüz mü? Her sabah, evden çıkarken, hiç bir şey hissetmeden ayakkabılarımız bağlıyoruz. Bağcıkları usulüne uygun bir şekilde birbirine geçirip fiyonk atıyoruz. Belirttim ya, hiç bir şey hissetmiyoruz, önemi yok bizim için. Oysa ayakkabının bağını bağlamak, tekerleğin icadı gibi. Tıpkı vidanın bulunması kadar önemli. Vida deyip geçmeyin, içinde vida olmayan teknolojik ne kaldı ki bu dünyada? *** Geçtiğimiz haftalarda, henüz 3-4 yaşındaki yeğenim Mert’in ayakkabı bağlamak için uğraşına tanık oldum. Kendisinden 2-3 yaş büyük abisi Yiğit, başarı ile ayakkabılarını bağlayabilirken, o biraz imrenme, biraz büyüme arzusu ile ayakkabılarını çözüp bağlamaya çalışıyordu. Üstelik “ben ayakkabılarımı bağlamayı öğrendim” şeklinde, çocukça yalanlarda söylüyordu. Keyifle, Mert’i seyrederken, kendi başarısızlıklarım akılma geldi. Verdiğim ilk ciddi sınavdı belki ayakkabı bağlamak. Çocuk yaşlarda, bağcıklı ayakkabıları hiç sevemedim. Hatta, cırt cırtlı ayakkabıların başlangıcı, sanırım ülkemizde, benim neslimin çocukluk dönemlerimde başladı. Ayakkabı bağlamak zor geliyordu Aslında, öğrenmek zor geliyordu. Ayakkabı bağlamayı bana ablam mı öğretti? Onun hatırlamıyorum. Büyümekle beraber, farklı sınavlardan geçtik. Hep mengenenin içinde hissettik kendimizi. Ama öğrendikçe daha fazlasının olduğunu da anladık. Öğrenmek, biraz büyümek, yani içselleştirmek demek. Tıpkı ayakkabılarımızı bağlamayı öğrendiğimiz, öğrendiğimizi unuttuğumuz ve nasıl yaptığımızı hatırlamadığımız birçok diğer şey gibi. *** Kıbrıs Türk toplumu olarak tembel, uyuşuk olduğumuz söylenir. Biz kızarız bu söylemlere. Üstelik, 450 yılı aşkın bir süredir bu topraklar üzerinde yaşayan bir toplum olarak, Türklük kavramını, Müslümanlığı, kültürü farklı renklerde içselleştirdik. Biz bu kavramları farklı coğrafyalardaki soydaşlarımızdan, din kardeşlerimizden çok daha yoğun olarak yaşadık. Hatta asimile olmamak, değerlerimizi kaybetmemek için İngiliz idaresine, Rum toplumuna inat değerlerimizi gayet güçlü koruduk. Sırasında kiralandık. Hatta kira sözleşmesinin gerekleri yerine getirilmeden, hibe gibi verildik. Farklı sahiplerimiz oldu. Tam özgür olduk derken bile, biz özgürlüğümüzün yalan olduğunu kendimize itiraf edemedik. Teşkilatçı, ulusalcı olmak önemli bir seçenekti. Ötesinde kimimiz Rumcu da oldu, kimimiz komünist. Kimisi ise vatan haini diye fişlendi. Ama günün sonunda biz tek gerçeğimiz biz “tembel” olduk. Veya olduğumuz söylendi. İçselleştirme dedim ya, rahatlık bizde içselleşti. Ayakkabı bağlamayı öğretti mi bize birileri? Bağımsızlığı, ekonomik kalkınmayı öğretti mi? Yoksa cırtcırtlı ayakkabı bağları gibi miyiz? Tembel, kolaycı, birazda Akdenizli…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.