25 Ekim 2024
  • Lefkoşa21°C
  • Mağusa24°C
  • Girne24°C
  • Güzelyurt20°C
  • İskele24°C
  • İstanbul15°C
  • Ankara9°C

ÇAKTIM AL MAZ NURİ…

Kıvanç BUHARA

01 Kasım 2014 Cumartesi 11:58

Geçen gün, Kuzey sahilinde, küçük bir markete girmek üzereydim ki, arkamdan birisi seslendi. “ Büyüdün gardaş anladık da, bir selam olsun verir insan yani!” Dönüp baktım. Saçları alnından tepesine doğru dökülmüş, kalanlar da beyazlaşmış, altmış beş yaşlarında, kısa boylu, göbekli bir adam karşımda duruyor. Belli ki eski bir dost da; kimdir acaba soruları beynimde çatışırken… “ Ha deme bana tanımadın,vallahi silerim seni defterden” demez mi! Doğrusu çıkaramadım. Kimdi acaba? “ Tanıyamadım, kimsin be gardaş sen?” diye sorsam çok ayıp olacak. Zor durumdayım; yüzünde, gözlerinde bir ip ucu arıyorum, ama nafile… Liseden bir arkadaşım olabilir mi? Yok, yok değil. Belki mücahitlik yıllarımızdan, çoktandırgörmediğim  arkadaşlarımdan birisi… Birden sıkıntı bastı, içim terledi. Yalana başvurmaktan başka çarem yok. Tanıdım gibi yapıp, alaturka bir tezahürat yapacağım, tutarsa kurtardık! “- Vay gardaşcığım, hangi rüzgar attı seni buralara? Yahu bunca yıldır nerelerdesin sen? Dur bir bakayım sana… Göbeklendin, saçlar döküldü” dedim de, demez olaydım. Morali bozuldu, suratı asıldı birden. Öfkeli; “- Sen benden beter, sanki sende saç mı kaldı? Yaşlandık işte…” Neyse ki; ilk şaşkınlığı atlattım, toparladım biraz. Şimdi ilgilenmeye devam etmem lazım. “- Eee, anlat eski dostum, nasılsın?” Çocuklar nasıl, yenge nasıl diyeceğim de, ya hiç evlenmediyse, çocukları yoksa rezil olduğumun resmidir. Çocuklarını, karısını sormadım. “- Biliyorsun, liseden sonra Avusturalya’ya gitmiştim ya; orada İngiliz bir hanımla evlendim, bir kız bir oğlan iki çocuğumuz oldu. Çocukları evlendirdim. Bizim hanım iki ay önce ömür bıraktı. Üstümüzden uzak, akciğer kanserinden…” Liseden arkadaşımdı demek; kimdi, adı neydi, bir türlü aklıma gelmedi. “- Çok üzüldüm şimdi. Başın sağ olsun.” “- Dostlar sağ olsun. Hanım ölünce galamadım oralarda… Yıllardan sonra geldim, yerleştim Kıbrıs’a. Aha bu siteden bir ev aldım, denizin kenarında. Bilin, anacığım daha yaşar.Gelmezden önce arardı beni telefonda; Nuri, gel oğlum yerleş Kıbrıs’a, ölecem da göremeyecem seni. Sızlandı durdu. Dayanamadım, geldim yerleştim ; hem insanın vatanı gibisi yoktur, inanma.” Şimdi tanıdım onu. Bu bizim çaktım almaz Nuri; liseden sınıf arkadaşım. Bütün sınıfı sigaraya alıştıran oydu. Elinde her zaman taşıdığı bir çakmağı vardı. Saatlerce uğraşır, gizli gizli içtiği sigarasını yakamazdı. Bu yüzden bütün sınıf onu “ çaktım almaz Nuri” diye çağrırdık. “- Sen neredesin, çoluk çocuk var mı? Bir ara belediye başkanı seçildin diye duydum” dedi. Şimdi adını söyleyebilirdim. “- Neolsun be Nuri, gördüğün gibi yaz, emekli oldum, öyle boş boş dolaşıyorum. Madem bu yakınlardasın, sık sık buluşalım; dertleşiriz, eski günleri anarız” dedim. “- Buluşalım gardaşcığım, kaydet telefonumu, ara beni, bir iki dubleviskicik atalım, anlatayım sana Avusturalya maceralarımı...” Cebinden sigara paketini çıkardı. Uzattı. “- Çoktan bıraktım” dedim. Bir sigara yaktı. Çakmağı fısss diye bir ses çıkardı. Bir defada yaktı sigarasını… Buluşmak üzere ayrıldık. Kırk altı yıl birbirimizi görmemiştik.   Gece, gökyüzünde kayıp giden bir yıldız gibi, geçip gitti gençlik yıllarımız. Değiştik; Göbeklendik, Kelleştik. Çirkinliklerin güzellikten sayıldığı bu mendebur ülkede… Tanıyamaz olduk ne kendi kendimizi, ne eski bildiklerimizi… [review]        

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.