27 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa14°C
  • Girne15°C
  • Güzelyurt12°C
  • İskele14°C
  • İstanbul10°C
  • Ankara3°C

BUZ DOLABINDA, “TÜKENİYORUZ”

Oshan SABIRLI

22 Mayıs 2014 Perşembe 12:33

  [caption id="attachment_24474" align="alignleft" width="100"]OSHAN SABIRLI OSHAN SABIRLI[/caption] Gündemde çok sıcak konular var. Nere elimizi atsak, neyin altını çizsek çelişkisindeyiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) aldığı 90 Milyon Euro, para cezası çok kısa sürede geride kaldı. Karar orta yerde, gayet net şekilde dururken, TC Dışişleri Bakanı bu kararın bağlayıcı olmadığını söyledi. Kararın, Türkiye aleyhine, Türkiye’nin tanımadığı bir ülke için verilmesi Avrupa nezdinde ilerleyen günlerde daha çok konuşulacak. Şimdilik bu konu buzdolabında. *** Soma faciası ve yaşamını kaybeden 301 kişi ile ülkemizde de bu konunun çok fazla gündemde kalmasının önüne geçti. Biz Soma’yı konuşurken, Türkiye’nin 1974’te gerçekleştirdiği harekatların, AİHM’de duvara toslaması ve astronomik bir cezanın Kıbrıslı Rumlara ödenmesi hükmü, gündemde yalnızca 1 gün kalabildi. Soma’da yaslı aileler, can kayıpları, ihmal tartışmaları buzdolabına giren bir diğer konu. Yaslı aileler ve ölenler için konu güncel ama yavaş yavaş geri planda o da yerini aldı. *** AİHM kararı, Soma derken, şimdi biz Joe Biden’i konuşuyoruz. Biden Kıbrıs’ın kuzeyine geçer mi? KKTC ve Türkiye bayraklı Cumhurbaşkanlığı sarayına girer mi? Kıbrıslı Rumların yaptığı baskılar, ABD üzerinde etkili olur mu soruları, son 24 saat içerisinde yeni tartışmaları da beraberinde getirecek. Aslında bunlara ilave ne konuşulacak konusunu çok da değerlendirmedik. Rum basını Biden’in dosyasında Maraş paketi var teorilerini ortaya koydu. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in ziyaretinin, Kıbrıs sorunun bütünlüklü çözümü adına yürütülen müzakereler için faydalı olacağı, hükümetimiz tarafından bile vurgulanıyor. Güven yaratıcı önlemler ben kendimi bildim bileli masada. Medazori bir uygulamayı, Kapalı Maraş’ın iadesini kucağımızda bulma ihtimalimiz oldukça yüksek. *** 2004 referandum sürecindeki toplumsal enerjimizi düşünürken, adeta ölü toprağı var üzerimizde. Tüm bu müzakere süreci palavralarında inançsızlık kol geziyor. Eskiden şamar oğlan, çözümsüzlük karşıtı, Mr. NO Denktaşken şimdi kime kızmalı karar veremiyorum. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu mu eleştirmeli yoksa Kudret hocaya mı kızmalı. Anastasiades mi gerçekte nefret söylemlerine kurban gitmesi gereken yoksa Hristofyas mı? Ölenin arkasından konuşulmaz denir ama biz Papadopoulos’u mu eleştirmeli “ülke aldığı ve toplum vermediği” için ağladığı, o timsah gözyaşlarında?   “Kıbrıs’ta barış engellenemez” “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacak” Anna Planına OXI Ve benzer sloganlar geçiyor aklımdan.   Halimizi tıpkı bir Sezen Aksu şarkısına benziyor ve biz “tükeniyoruz”; Ne böyle senle ne de sensiz, Yazık yaşanmıyor çaresiz, Ne bir arada ne de ayrı, Olmak imkansız hiç sebepsiz,   Ne hayallerle ümitlerle, Mutlu olmaktı dileğimiz, Suçlu ne sensin ne de benim, Şimdi sensizim sen de bensiz,

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.