BOŞ HAYALLER
Hatice İNTAÇ
03 Ağustos 2016 Çarşamba 08:00
Bütün suç sende!.
Sorumlu sensin ADA…
Sayısız eşkıyanın tecavüzüyle ahlâkı bozulmuş,
İhanete meyilli Afrodit’in aşka doymamış topraklarından
Dağlarından, ovalarından entrika fışkıran bu ADA’ dan
Ne beklenilirdi kendine benzemekten başka
Bu yüzden suçlu sensin aslında
Gecelerini yabancı yataklarda geçirmiş
Sabahın solgun çiçekleri kadınlar bilirim
Fahişeler daha namusludur onlardan
Memleketi sömüren kelli-felli adamlar bilirim
Dürüstlüğün anlamına uymayacak kadar haysiyetsiz
Çıkarlarından başka şey düşünmeyecek kadar sefil ki;
Köpekler daha onurludur onlardan.
“Boynuz kulağı geçermiş” denir hep
Biz seni çoktan geçtik aslında
Sen bile masum kaldın şimdilerin yanında
Yine de en büyük suç senin mayanda…
( Suçlu sensin ada adlı şiirimden)
Aşırı sıcaklardan mı, Türkiye’deki darbe girişiminin yarattığı üzüntü ve karamsarlıktan mı neden; bu günlerde ne yazmak ne de dinlemek gelmiyor içimden. Ne adada, ne Türkiye’de ne de dünyada var olan ve gün geçtikçe daha çok gelişen çirkinlikleri; en önemlisi de Türkün Türk’e zalimliğini, kendi vatanına ihanetini dile getirecek cümleler kurmayı vicdanım reddediyor. Her Allahın günü televizyon ekranlarında görüntülenen vahşet sahnelerini, insanların acımasızca öldürülüşünü ve geride kalanlarının perişanlığını, yıkılan hayatlarını görmeye ve dinlemeye dayanamıyorum. Bunlar bana ayrıca kendi coğrafyamızda yıllardan beri yaşanan olumsuzlukları, savaşları, göçleri hatırlatıyor. O zor yılları tekrar tekrar yaşatıyor.
Temmuz ayını çok şükür geride bıraktık. Bu ayı gerek hatırlattıkları, gerekse yeni olumsuzlukları getirdiği için mi nedendir, sevmiyorum. Ağustos kavurucu sıcakları ondan devralırken iyi şeyler de getirir belki diye ümitlenemiyorum bile. Çocukluğumuzu, gençlik yıllarımızı savaşlarla, çözümsüzlüklerle, iç hesaplaşmalarla geçirdik. Sonuç olarak hiçbir yere ulaşamadık. Ömrümüzü boş hayallerle tükettikten sonra yeni umutlara kapılmanın da saçmalığını anladık sonunda.
Zaman çok çabuk geçiyor ve geçerken de her şeyi değiştiriyor. Karşısında durmak ve ona direnmek imkânsız. Bu değişim, yeni nesilleri eski değerlerimizi bilmekten yoksun bırakırken; zaman tünelinde yorgun düşmüşleri de bulanık anılara götürüyor. Yine de bazı anılar vardır ki bulanık olmak bir yana, günden daha berraktırlar. Küçük bir vesileyle bile daha dün yaşanmışlar gibi hayatımıza yeniden hâkim olurlar.
Bizim neslimizin hayatının bir özetini yaptığımda aklıma hep çocukluluğumdaki tedhiş olayları, sokak çarpışmaları, kıyıda köşede öldürülenler, sokağa çıkma yasakları gelir. Daha sonra 1963 olaylarında evlerimizi bir daha dönmemek üzere terk ederek Türk tarafına göç edişimiz ve bir odacıkta, silâh sesleri ve barut kokuları arasında geçen mahrumiyet yıllarımız gelir. Daha sonrası mı? On bir sene dar bir alanda, tek göz odalı bir evde geçen hayatımız, derme çatma odalarda ve barakalardaki öğrencilik yıllarımız canlanır gözümde. Sonra 1974 Barış harekâtı!… Doğduğumuz topraklardan bir daha dönememek üzere ayrıldığımız tarihin başlangıcı.. Çok sevinmiştik o zamanlar. Her şey güzel olacak sanmıştık. Ama olmadı. Aradan geçen 42 seneye rağmen olmadı. Adanın kuzeyinde, dünyanın tanımak istemediği bir bölgede çok şeyden mahrum edilerek mahsur kaldık işte. Şimdi yine her zamanki gibi barış görüşmeleri yapılıyor. Kim bilir bu görüşmeler kaç yıl daha sürecek ve bir netice alınamayacak. Arap saçına döndürülen Kıbrıs meselesi, hele bu meselenin en önemli tartışma konusu olan toprak paylaşımı konusunun nasıl çözülebileceğini düşünmek bile akıllara zarar verirken, onun çözülebileceğine inanmak da mantıksız bir hayal ürünü bir ütopya olabilir ancak.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.