BIRAKTIĞIN YERDE..
Ayşegül Garabli
12 Haziran 2019 Çarşamba 11:51
“Nerede o eski bayramlar” diye başlıyoruz söze.
Özlüyor ve arıyoruz o günleri.
Aslında aradığımız şey sevgi, hoş görü ve samimiyet.
Çıkarsız insan ilişkileri.
Belki de kendimizi kaptırıp gittiğimiz yaşam yoğunluğundan bir kaçış.
Modernleşme adına terk ettiğimiz aile ilişkileri.
Zaman buldukça ve zorunluluktan değil de görmek istediğimiz için gittiğimiz yakınlarımızla geçen samimi zamanı özlüyoruz belki de.
O günleri hem özlüyoruz hem de o günlerdeki güzellikleri yaşayamadıkları için çocuklarımız adına üzülüyoruz.
Ama üzülmeye hakkımız var mı acaba?
Çünkü aradığımız o günler bizim bıraktığımız yerde aslında.
Hırsın, bencilliğin, kıskançlığın ve modernleşme adı altında geleneksel yozlaşmanın başladığı yerde bıraktık o günler..
Doğallığı bırakıp, kendimize bile yabancı bir hayatı seçtiğimiz gün terk ettik o günleri.
Giydiğimiz kıyafetler bile, bir an önce eve gidip kurtulmak istediğimiz, bedenlerimize yabancı kıyafetler.
Yaşadığımız hayat, başkalarının bizim için dizayn ettiği bir hayat ve biz bu hayatın yoğunluğunda, kendi duygularımızı unutmuşuz.
“Sevgi” dilimizden düşmüyor ama gerçek sevgiyi unutup, beğeniyi, acımayı sevginin yerine koymuşuz.
Arkadaşlıklar sınıfsal, dostluklar ise duygusal çıkarlara bağlı olmuş artık.
Çocuklarımızı bile, seçici, ötekileştirici, bir biri ile yarışan, yapay bir öz güvenle büyütüp, yanlızlaştırmışız.
Kendisine biat edeni dost sanan bir nesil yetiştirmişiz.
Kardeşlerimizle bile aramıza kıskançlık sokmuşuz.
Kısacası, sosyal gözüken ama bencil ve yalnız bireyler olmuşuz.
Biz duygusal hazları terk edince, kapitalizm de boş durmayıp yerini maddi hazlarla doldurmuş.
Sevgilerimiz hediyelerle ölçülür olmuş.
Hatta öyle ki; dilimiz alışılmış “hediye önemli değil hatırlaman yeter” derken bile sahte hayata alışan ruhumuz, hediye bekler olmuş.
Dolayısıyla bayram ziyaretlerinin yerini de bireysel bencilliklerin yaşandığı tatil köyleri almış.
Özgürlük diyerek aslında sorumsuzlukla yetiştirdiğimiz çocuklarımızın esiri olmuşuz.
Onlara doğruyu göstermek yerine onların yanlışlarına ortak olmuşuz.
Gözleri yolda, kulakları kapıda bizleri bekleyen anne ve babalarımızı da kendimize esir etmişiz.
“Çocuklarımız mutlu olsun yeter” dedirtir hale getirmişiz.
Oysa “onlar mutlu olsun” diyerek vazgeçtiğimiz her şeyle onları mutsuzluğa itmişiz.
Yani demem o ki; aradığımız ve özlediğimiz o mutlu günler, sevginin koşulsuzca paylaşılacağı, gönüllerin beklentisiz açılacağı yerde bizi bekliyor hala.
Nerede mi o günler?
Ana kucağında, baba ocağında, dostun yüreğinde, çocukların gülüşünde, kardeşin gözlerinde…
Sevginin koşulsuzca paylaşıldığı her yerde…
Yani her birimizin kalbinde….
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.