26 Kasım 2024
  • Lefkoşa15°C
  • Mağusa14°C
  • Girne15°C
  • Güzelyurt13°C
  • İskele14°C
  • İstanbul8°C
  • Ankara3°C

BAŞKANLIK SİSTEMİ İYİ Mİ? KÖTÜ MÜ? ÇARE Mİ? (4)

Cenk DİLER

27 Ekim 2014 Pazartesi 12:18

20141026_181118 asd1983 yılında kurulan KKTC’nin siyasal hayatında “başrol” oynayan partilerin TIPA TIP ayni düşüncelere sahip olduklarını, şimdiye kadar gerçekleştirdikleri uygulamalarından ya da icraatlarından bilmekteyiz. UBP iktidar olanaklarını; 22 yıl, DP 15 yıl, CTP 10 yıl, TDP(TKP) ise 4 yıl kullanmıştır. Yetmez! Diyorsanız, söylediklerine ve yazdıklarına da bakalım. Bakalım da, ne denli İDEOLOJİK AYRILIKLARA sahip olduklarına kendimiz hiçbir etki altında kalmadan karar verelim. Bunu da partilerin resmi web sitelerinden yapmaya çalışalım ki, kaçacak yerleri kalmasın: “CTP-BG, önümüzdeki dönemde, sosyalizme geçişin sağlanamadığı koşullarda piyasa ekonomisinden tamamen vazgeçmenin mümkün olmadığının bilinciyle, bu modelin, sosyal devlet uygulamaları, devletin düzenleyicilik ve denetleyicilik misyonuna saygı temelinde ekonomiye kamu yararı amaçlı müdahalesi, sosyo-ekonomik hak ve özgürlükler, özerklik, özyönetim, kooperatifçilik ve ekonomik demokrasi gibi uygulamalar aracılığıyla insanileştirilmiş, olabildiğince sosyalleştirilmiş, zenginlik dağılımı adil ve piyasayı fetiş haline getirmeyen bir biçimini savunmaya devam edecektir.” (http://www.ctp-bg.org/ekonomi.html). Sosyalizm beklenedursun, SERBEST PAZAR EKONOMİSİ’NE yelken açışı, CTP Genel Başkanlığı da yapmış ve çok değerli bir siyaset adamı olan Özker Özgür’ün kaleminden de yansıtalım: “Değerlendirmeler ve Politik Tezler”in 39. sayfasında anlatımını bulan bakış açısı partiye egemen kliğin CTP’yi getirdiği noktayı bakın nasıl vurgulamaktadır: “Toplumsal çıkarın ön planda olacağı, tekelleşmeye ve haksız rekabete kapalı olmak koşuluyla, her girişimcinin fırsat eşitliği olan Pazar ekonomisi kuralları uygulanmalıdır”.

  1. sayfada sözü edilen,”…diyalektik materyalist felsefeye ve sosyalizme dayanan bir dünya görüşünü temel alan bir sol parti” bu mudur?

Sosyal Demokratlar bile serbest Pazar ekonomisini, sosyal Pazar ekonomisine dönüştürmek isterken nasıl olur da “sosyalizme dayanan bir dünya görüşünü temel alan sol bir parti” emekçilerin sınıfsal çıkarlarını bir yana iterek “toplumsal çıkarlar” aldatmacası altında sermayenin dilediği gibi at oynatabileceği Pazar ekonomisini savunur?” (Özker Özgür, “Yanılmayı Çok İsterdim”, Işık Kitabevi Yayınları, 1999, sf. 152-155). 11 Haziran 2001 tarihli UBP-DP Hükümet Programı’ndan; “Devletin sosyal yapısı göz ardı edilmeden serbest piyasa koşullarına uygun liberal ekonomik bir politika uygulanacaktır. Bu amaçla Devletin piyasaya müdahaleci değil, düzenleyici rolü geliştirilecektir.” (http://www.cm.gov.nc.tr/Bilgi/hukumetprogram7.pdf). 11 Mayıs 2009 UBP Hükümet Programı’ndan; “Hükümetimiz küreselleşen ekonomide, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisinin ülkemizin refah düzeyinin azami seviyeye taşımaya en uygun ekonomik sistem olduğuna inanmaktadır.” (http://www.cm.gov.nc.tr/Bilgi/Hukumet_Programi1.pdf). Dünkü yazımızda da belirtmeye çalışmıştık. Başkanlık Sisteminin daha sağlıklı yürüyebilmesi için İDEOLOJİK BİRLİK konusunda tüm bunlardan sonra acaba ne düşünmeliyiz? Birlik var mı? Yok mu? Şimdi de ILIMLI PARTİ olma şartlarından ikincisine, yani PARTİ DİSİPLİNİNDEN UZAK OLMA kuramına bir bakalım. Bu konuyu en iyi özetleyen, çok yerinde bir söylem vardır.  Sahibi, Fransa’da çok eski bir milletvekili olan Tayyerand’tır. Dediği şudur: “Şu kürsüden çok nutuklar dinledim, bunların birçoğu benim kanaatimi değiştirdi, fakat hiçbiri oyumu değiştiremedi.” Bunun neresi adil ve demokratiktir. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmezidirler. Halkın iradesini Cumhuriyet Meclisi’ne taşıyan tek unsur oldukları tartışmasızdır. Siyasi dokunulmazlık ya da başka bir deyişle kürsü dokunulmazlığı, halk tarafından seçilmiş parlamenterin rahatça konuşmasının sağlanmasından ve bundan sorumlu tutulmamasından başka bir amaç taşımamaktadır. Peki, durum bu iken, parlamenteri dilediği gibi konuşmaktan ve dilediği gibi meclis içinde oy kullanmaktan alıkoyan güç nedir? Pek tabii ki “parti disiplini” olgusudur. Vatandaşların bile, düşüncelerini açıkça ve hiçbir baskı altında kalmadan söyleme özgürlüğü, anayasa ve yasalarla sağlanmışken, parlamenterlerin bu özgürlüklerini “parti disiplini” saçmalığından dolayı yerine getirememesi, sizce çok ağır bir insan hakkı ihlali sayılmaz mı? Bu ağır ihlali nasıl ortadan kaldırabiliriz? Çok basit uygulanabilecek iki yöntemle. (1) Yargı gözetiminde üyelik kayıtlarının doğru dürüst kayıt altına alınması ve (2) tüm yetkili kurullarla ve seçimlerde aday adaylarının ÖNSEÇİM yöntemiyle seçilmeleri sayesinde. Parti sultasına/hegemonyasına esir düşmenin yegâne yolu, seçilmek için yarışan birilerinin, seçicilerin vesayeti/kontrolü/buyruğu altına girmesinden kaynaklanmaktadır. Parti üyeleri eğer belli değilse ve bunlar kayıt altına alınmamışsa, bağımsız bir organ tarafından denetlenmiyorsa ve hele hele tüm aday seçimleri; delege ya da kontenjan ya da merkez yoklaması gibi tamamen ANTİ-DEMOKRATİK yöntemlere dayanıyorsa, işte o zaman değmeyin sultalıkların/hanedanlıkların keyfine. Hem parti içi demokrasiyi uygulamakla, hem de “parti disiplini” adı altındaki düşünceyi açıklama özgürlüğüne konulan YASAKLAMAYI ortadan kaldırmakla ne kaybedip ne kazanacağımıza bakmak zorundayız (http://www.cenkdiler.com/parti-disiplini-tam-bir-sacmaliktir-parti-ici-demokrasinin-zehiridir/). En basitinden; hepimizin çokça şikâyet ettiği, “topaçlar”, “vantilatörler” ve “dönekler” için, bu DİSİPLİNİ ortadan kaldırmak, etkin bir önleme tedbiri olarak düşünülemez mi? İstediği partide, karşı düşünceye OY VEREBİLME özgürlüğüne sahip olan bir vekilin o partiye gitmesine bu şekilde gerek kalır mı? Yukarıda belirtmiş olduğum tüm nedenlerden dolayı “parti disiplini” olgusunu kaldırmanın, çok kolay ve gerekli bir davranış olacağı düşünülemez mi? ILIMLI PARTİLER için kabul edilen ve başkanlık sisteminin uygulanabilirliğini kolaylaştıran bu iki özellikten çok da uzak olduğumuz söylenebilir mi? İdeolojik yakınlık ve disiplinsiz partiler bize ne kadar uzak ve bunlara ulaşmak çok mu zor? Sanırım bunu düşünmenin zamanı geldi da geçiyor bile. (Devam edecek) *****

        Hükümetin, Kendi Hükümet Programında, Yapacağız Sözünü Verip Yapmadıkları:
  1. Siyasal partilerin gelir ve giderlerinin Sayıştay’ın yardımıyla Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesini sağlayacak yasal düzenleme altı ay içinde yapılacaktır.
  2. Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın altı ay içerisinde değiştirilmesi ve KKTC’nin tek seçim bölgesi olarak kabul edilmesi sağlanacaktır.
  3. Tarafsız ve bağımsız bir kişinin en kısa sürede Ombudsman olarak atanması ve Ombudsman Yasası’nın değiştirilerek kurumun işlevselleştirilmesi sağlanacaktır.
  4. Siyasal Partiler Yasası değiştirilerek partilerinden istifa eden milletvekillerinin bir sonraki seçime kadar bağımsız kalması, bakan, komite başkanı olmasının ve yeni parti kurarak hükümete girmesinin engellenmesi sağlanacaktır.
  5. Sayıştay Yasası, Sayıştay’ın özerkliğini ve denetim yetkilerini güçlendirecek biçimde değiştirilecektir.
  6. Kamu Hizmeti Komisyonu'nun kompozisyonunun değiştirilmesine ilişkin yeni bir yasa, altı ay içerisinde Meclis’ten geçirilecektir. Kamu reformunun ülkemiz şartlarına en uygun şekilde gerçekleşmesini sağlayacak çalışmalar derhal başlatılacak ve bu çerçevede Kamu Görevlileri Yasası bir yıl içerisinde Meclis’ten geçirilecektir.
  7. Geçmiş hükümetler döneminde yapılan hukuka aykırı işlemlerin geri alınması ve kamu görevlileri tarafından işlenmiş suçların savcılığa havale edilmesi için özel bir çalışma komitesi kurulacaktır.
  8. Kayıt dışı ekonominin mümkün olan en az seviyeye indirilmesi için yürürlüğe konulan "Kayıt dışı Ekonomi ile Mücadele Eylem Planı" hassasiyet ile uygulamaları hayata geçirilecektir.
  9. Hasta Hakları Yasa taslağı en kısa sürede Meclis’ten geçirilerek, sağlık sisteminin hasta merkezli olarak yeniden organize edilmesinin zemini hazırlanacaktır.
  10. 2008 yılında ilgili Avrupa Birliği direktifleri ile tam uyumlu olarak çıkarılmış olan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın uygulanması için gerekli etkin denetim sistemlerinin oluşturulması sağlanacak, güvenli çalışma kültürünün geliştirilmesi amacıyla bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapılarak bu hizmetlerin sürekliliği sağlanacaktır.

  (Devamı var) [review]    

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.