24 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa11°C
  • Girne17°C
  • Güzelyurt13°C
  • İskele11°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara3°C

AZİM VARSA UMUT DA VARDIR…

Hatice İNTAÇ

27 Ağustos 2018 Pazartesi 08:30

Bekleyişlerin son bulduğu nokta…

Sabrın da, acının da isyanı bitti

Gün soldu, zaman sarardı

Duygular aldı başını, uçtu gitti..

Hüzün bile yakışmıyor artık bize

Çıkmaz sokaklara daldık bir kere

Bir kara dumandır iner hayata

   Her gün, her gece…     (*)

 

Önce ufukta kızıl renklere büründü güneş;  gökyüzünü kızılla sarıya, sonra eflâtuna boyadı ve bir zaman sonra da tıpkı bir alev topunun suda sönmesi gibi denizde söndü. Gün geceye ulaştı;  Şimdi gökyüzü yıldızların süslediği uçsuz bucaksız lâcivert bir umman gibi…

Gün batımları nedense bana hep doğduğum, büyüdüğüm Baf Kasabasını hatırlatır. Bu yüzden efkârlanırım. O günler yeniden canlanır gözümde. Gurup vaktini adeta iple çekerdim o şaheser manzarayı görebilmek için... Bir tepeden seyrederdim güneşin denizde yavaş yavaş kayboluşunu. Her yerde ayni olur diye düşünürdüm o zamanlar.  Oysa öyle değilmiş. Yıllar sonra öğrendim dünyadaki en güzel gün batımına sahip yerlerden birinin de Baf kasabası olduğunu…

 Uzun bir yazdan sonra nihayet Ağustos’un son günlerine ulaştık. Dört gözle havaların serinlemesini beklediğimiz Eylül’e ramak kaldı ama biz hâlâ sıcakla cebelleşiyoruz. Havanın sıcaklığı hadi neyse de adadaki olumsuz gelişmeler sıcaktan daha fazla içimizi yakıyor. Dünyanın her yerinde ve özellikle de Türkiye’de uzun zamandır var olan sorunlar, kendi iç sorunlarımızın zirveye ulaşması ile önemini yitirdi. Çünkü ekonomik yönden dibe vurmuş olan halkın başkalarını düşünmeye artık mecali kalmadı. “Bir eli yağda bir eli balda” küçük bir zümre ve haksız, hukuksuz yollarla zenginleşmiş sonradan görmelerin dışındaki halk, gerek dövizin artmasını yegâne sebep gösterip kendini aklamaya çalışan hükümetin umursamazlığı ve basiretsizliği gerekse fırsatı ganimet bilen stokçuların ve tüccarların vicdansızlığından dolayı artık geçim derdine düşmüş; asgari ücretle çalışanlar evlerine ekmek dahi getiremeyecek duruma düşürülmüştür. Giderek daha da kuşatıldığımız bu olumsuzluklar sadece maddi sorunları değil toplumsal manevi bir çöküşü de beraberinde getiriyor. Günü görmediğimiz gibi geleceği de görememenin karanlığı çöküyor ruhumuza.  Yaşamda geleceğe dair beklentiler, özlemler, hayaller, hedefler, kısacası hayatta kalabilmenin tek yolu olan umut günden güne tükeniyor.

Oysa insanı canlı tutan en önemli şey umudu, amacı ve inancıdır. Umut, ayakta durma ve sağlıklı yaşama azmidir. Amaçsız insanın umudu da olmaz. Umutsuzluksa ölümcül bir hastalıktan daha vahimdir. Bu yüzdendir ki hayat karşımıza ne kadar sorun ve olumsuzluk çıkarırsa çıkarsın; ne kadar hayal kırıklığı yaşarsak yaşayalım umudumuzu hep canlı tutmak zorundayız.  Hani bir laf vardır “can bedende olduğu sürece ümit de vardır” diye… Madem ki yaşıyoruz o zaman yeni amaçlar ve ideallerimizle bizi kuşatan olumsuzluklardan kurtulmanın yolları da vardır. İçine düşürüldüğümüz bu son durumdan kurtulmanın tek yolu da kabullenmişliği, tevekkülü bırakıp kurtulmanın yollarını aramaktır. Karanlıktan aydınlığa çıkmanın en önemli yolu da haksızlıklara, usulsüzlüklere, peşkeşlere, adam kayırmalara, haksız kazançlara hep birlikte karşı çıkmaktır. Çünkü içinde yaşadığımız bu coğrafyada hak ettiğimiz şekilde yaşamayı ancak bu şekilde sağlayabiliriz.

Bazı insanlar vardır ki hayata hep olumsuz yönden bakarlar ve bu yüzden de çevrelerine mutsuzluk, umutsuzluk,  karamsarlık, korku ve yılgınlık aşılarlar. Bu durumları zamanla içe kapanmalarına, çevrelerinden uzaklaşmalarına hatta sevgiyi ve inancı kaybetmelerine sebep olur. İnsanoğlu hayat denen serüveninde her duyguyu yaşar. Sevinç, mutluluk, neşe, hüzün, keder acı, kayıp vb. Belki sevinç ve mutluluktan daha fazladır keder ve acıları ama yine de hayata küsmek yerine ona dört elle sarılıp iyi şeyler umut etmek lazım. Çünkü evrenin kuralı budur. Bu yüzden “İyiyi, güzeli çağır ki o gelsin” denir.

Hayatta başarıya sahip olmuş insanların tümü umudunu yitirmeyenlerdir. İnsanları hastalıkların pençesinden alan, fakirleri zengin eden, başarıya ulaştıran duygu hep azim ve umuttur. Bunun üstüne onlarca şiir söylenmiş, onlarca şarkı yapılmış, onlarca kitap yazılmıştır. Umut, insanı her zaman aydınlığa, iyiye taşıdığından bu duyguyu asla yitirmemek gerekir.

 

(*)  (Gün soldu zaman sarardı adlı şiirimden)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.