AVRUPA’NIN PARASI ŞİMDİLİK SONUCA ULAŞTIRDI..
Derviş DOĞAN
21 Mart 2016 Pazartesi 08:10
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir süreden bu yana mültecilerle ilgili devam eden bir müzakere süreci vardır.
Özetle bu süreçte başta Yunanistan olmak üzere Avrupa Birliğine üye ülkeler, Avrupa’da sıkıntı yaratan sığınmacıları kendi coğrafyalarında barındırmak istemiyorlar.
Ha elbette bunun da kendilerince çeşitli nedenleri vardır.
Avrupa beli ki,mülteci akınından oldukça rahatsız.
Bu durumun kendi demografik yapılarını etkileyeceğini düşünüyorlar.
Ve tabi bunun sosyal, ekonomik ve kültürel yönlerini de var.
Kısacası bu etkenlerin ülkelerini olumsuz etkilemesini istemiyorlar.
Dolayısı ile bu sorunlarını çözmeye çalışıyorlar.
Tabi başka bir ülke üzerinden.
AB üyeliği olmayan, ancak AB ile ilişkilerini iyi tutmaya özen gösteren bir ülke.
Üstelik müslüman.
Türkiye..
Yani Türkiye üzerinden bu sıkıntılarını gidermeye çalışıyorlar.
Türkiye ile bu konuda müzakereler yapıyorlar.
Haliyle taraflar da bu durumu siyasi bir kazanıma çevirmek için uğraşıyorlar.
Avrupa mali gücünün el verdiği şekilde adımlar atmak istiyor.
Yani bu süreçte kullandığı en büyük koz para oluyor.
Bunun için de Türkiye ile bu yönde pazarlıklar yapılıyor.
Haliyle bu pazarlıkların en önemli ikna gücü de para oluyor.
Para sürecin yumuşak karın gibi duruyor.
Ve/fakat Türkiye’nin AB’den başka istekleri de vardı.
Nitekim Türk vatandaşlarına Avrupa’ya vizesiz gitme hakkı tanınması, Türkiye/AB ilişkilerinde Rum vetosu ile tıkanan başlıkların açılması gibi birtakım isteklerini de öne koydu.
Ve /fakat AB’nin bu istekleri üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyetinin onayı olmadan gerçekleştiremeyeceği biliniyordu.
Bu nedenle Rum yetkililere AB liderleri tarafından bu istekler iletildi.
Hatta bu konuda bazı AB ülkelerinin Rum yetkililere Türkiye’nin isteklerine karşı daha makul bir tavır sergilemeleri noktasında telkinde bulunuldu.
Üstelik bu sürecin Kıbrıs’ta devam eden çözüm arayışlarını da olumlu etkileyebileceği sinyalleri verildi.
Fakat Rum yönetimi Türkiye’nin isteklerini yerine getirmek için önce Ankara Protokolünün uygulanması gerektiğini belirtti.
Yani bu ne demek?
Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyetini tanıması, deniz ve hava limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması, ve tabi dolayısı ile ilişkilerin normalleştirilmesi demek.
Ancak Türkiye adada bir çözüm olmadan böyle bir normalleşmeye gitmek istemiyor.
Dolayısı ile Rumlara Kuzey Kıbrıs kartını çıkartıyor.
Ve Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılmasını talep ediyor.
Kısacası hınca hınç bir pazarlık yapılıyor.
Fakat bundan herhangi bir sonuç çıkmıyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti veto koyduğu hiçbir başlığın açılmasına izin vermiyor.
Bunun üzerine yaşanan gelişmeleri Türkiye AB Bakanı Volkan Bozkır, Rumların kaprisi olarak değerlendiriyor.
Ve AB’ye çağrı yaparak bu kaprislere bahane süreci bertaraf etmeyin diyor.
Hangi süreci?
Sığınmacılar mevzusunu.
AB bunun üzerine başka bir yol buluyor.
Blok koyduğu başlıkların açılması için Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye’den beklediği açılımlar da sonuç vermeyince, Fransa devreye giriyor ve veto koyduğu 33. Faslın açılmasını kabul ediyor..
Belli ki bu Fransa’nın öncelikleri arasında vazgeçilmez olan değildi.
Gördüğünüz gibi Avrupa için diplomaside çareler tükenmiyor.
Zira bu tür ilişkileri destekleyen milletlerin menfaatleridir.
Ne kazanacaklarıdır.
Dolayısı ile uluslararası ilişkilerin zeminini oluşturan da bu menfaatlerdir.
Yürütülen tüm diplomatik görüşmeler de bu temel üzerinden yürütülür
Kazan kazan üzerine yoğunlaşan bir süreçtir bu.
Ya başarılır, ya başarılmaz.
Ve işin aslına gelirsek.
Süreç önce Avrupa Birliği ve Türkiye ekseninde başladı.
Sığınmacı sorunu derken, AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti/ Türkiye ilişkilerine uzandı.
Hal böyle olunca çember genişledi ve Kıbrıs sorununu da içine aldı.
Tabi bizi dışarıda bırakarak.
Yani Kıbrıslı Türkleri..
Öyle zannediyorum ki, Kıbrıs Türk Liderliği de olup biten gelişmeleri bizler gibi ajansalardan öğrenmeye çalışıyor.
Velhasıl ilk denemede AB - Türkiye pazarlığı başarılı bir noktaya taşınamadı.
Türkiye’nin önerileri askıda kaldı.
Kıbrıs Cumhuriyeti ödün vermedi.
Tam saha pres uyguladı.
AB ise iki arada bir derede kaldı.
Kıbrıs sorununda mevcut pozisyonlar değişmedi.
Karşılıklı restler bu kez de Fransa kartını açtırttı.
2. Deneme bunun üzerine kuruldu.
Süreç devam etti.
AB, Türkiye’ye önceden Fransa tarafından bloklanan 33. fasılı açtı.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin blokladığı en önemli başlıklar olan “İşçilerin Serbest Dolaşımı,Enerji,Yargı,Adalet,Güvenlik,Özgürlük,Eğitim,Kültür,Dış Güvenlik,Savunma gibi konulara dokunulmadı.
Muğalakta ileride bakarız yaklaşımı sergilendi.
Kıbrıs Cumhuriyeti önceden veto etmediği 33. Fasıla da müdahaleyi düşünmedi.
Zira AB-Türkiye pazarlığının AB nezdinde uğrayacağı başarısızlığa bahane olmak istemedi.
Böylelikle 33. Fasıl başlığı olan “Mali ve Bütçesel Konular” aralandı.
Tabi bütün bunların yanında AB’nin Türkiye’ye sağlayacağı finansal kaynak ve Avrupa vizesi konuları var ki, onlar da henüz çok net ve anlaşılır değil.
Bakalım önümüzdeki günlerde göreceğiz, anlayacağız yapılan pazarlığın tam olarak neleri içerdiğini.
Ve sonuç olarak.
Gördük ki; Avrupa Birliği istediğini şimdilik aldı. Türkiye için ise aynı şeyi söylemek pek mümkün değil.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.