24 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa14°C
  • Girne16°C
  • Güzelyurt12°C
  • İskele14°C
  • İstanbul8°C
  • Ankara2°C

ATICILIK FEDERASYONU BATAKLIĞI

Ediz TUNCEL

03 Aralık 2019 Salı 13:03

Beni yakından tanıyanlar bilirler, ta çocukluğumdan beri iki şeye meraklıyım, biri atıcılık, diğeri görsel sanatlar, özellikle de resim ve fotoğraf…

Her ikisi de vazgeçilmez hobilerim arasında, her ikisinden de sıkıntılıyım, fotoğraflarım izinsiz şekilde kopyalanıp ticari amaçlı kullanılıyor, atıcılık işini de keyfimizce, sinir stres olmadan yapamıyoruz.

Resime ve fotoğrafa daha ilkokul sıralarında başladım, avcılığa bir türlü ısınamadım, zararlılarla mücadele haricinde avcılığı hep gereksiz gördüm,  ama atıcılığa ortaokul sıralarında gönül verdim ve elden geldiğince bilimsel şekilde üzerinde kafa yordum, hala da yorarım.

Bilimsel temeli olan hiçbir konuda başarı tesadüf değildir.

Özellikle de atıcılık konusunda balistik biliminin gerektirdiği ayrıntıların her türlüsünü en ince noktasına kadar dikkate almazsanız başarıyı kılpayı da olsa kaçırabilirsiniz.

Eline her silah alan atıcı filan değildir, olsa olsa silah kullanıcısıdır.

Atıcı kullandığı silahların ve bu silahlara ait mühimmatın bütün balistik kombinasyonlarını en ince ayrıntısına kadar bilen ve şartlara göre en uygun şekilde kullanan, hedefleri yüzlerce, hatta binlerce metreden vurabilen bir makineleşmiş insandır.   

Üniversite eğitimi için gittiğim İngiltere’de adamların atıcılık, silah ve balistik konusunda ne kadar hassas olduklarına defalarca şahit oldum, bazı şeyleri de birinci elden tecrübe edinme fırsatım oldu.

Bu hobi çok pahalı bir spor, cebinde paran varsa yaparsın, ama doğal ve fiziki şartlara karşı kendini sonuna kadar zorlar ve sınarken keyfini de alırsın.

Gün geldi, üniversite işlerimiz bittikten sonra Kıbrıs’a döndüm, 8-9 sene önce, belki de on sene öncesidir, şu KKTC Atıcılık Federasyonu’na uğrayım, bakayım, hangi tür atıcılık sporlarını hangi şartlarda yapabiliriz, bir göreyim dedim.

Yerini öğrendim, arabaya atladım, hafta arası fırsat bulup gittim, Gönyeli’deki yerini buldum.

Kupkuru bir bina, daha doğrusu tam bir gecekondu,  çevre düzensiz, kimseler yok, camdan içerisi görünüyor, orada burada içki şişeleri görünüyor, sanki bir meyhane çöplüğü gibi...

İlk izlenimim terkedilmiş olduğuydu, geri dönerken hemen aynı mahallede rastladığım birine doğru yere gelip gelmediğimi sordum, doğru yer dedi.

Birkaç gün sonra tekrar geldim, yine boş binadan başka birşey yok.

Yerdeki bir kutuda duran boş fişekleri kokladım, belli ki atılalı çok olmamış, hala barut kokusunu tutuyorlar.

Son kez şansımı denediğimde akşam üzeri geldim, kapı açık, içerde birkaç kişi oturmuş, beyfendilerin keyfi çakır, viskiciklerini yudumluyorlar, sonradan öğredim ki birisi de Federasyon Başkanıymış…

Ne onlar beni tanıyor, ne ben onları…Kendimi tanıttım, Atıcılık Federasyonu burası mı dedim.

Evet dediler, orada hangi tür atıcılık sporlarını yapmak için imkan olduğunu sordum, trap-skeet dediler…

Havalı ve yivli-ateşli silahlarla ilgili hangi tür aktiviteler yapma imkanı olduğunu sordum, sen de nerden çıktın şimdi de keyfimize ediyorsun der gibi yüzüme baktılar.

Birisi bu işlerle ilgilenen kulüplerle gidip konuşmamı tavsiye etti, belli ki başlarında savmak için!

Hangi kulüplere gidebileceğimi sordum, siz artık bakacaksınız, hangisi o dediğinizle ilgilenirse dedi…

Cevap açık ve netti aslında, hiçbir kulüp bu işlerle ilgilenmiyor, sen de başımızdan defol git, keyfimizi bozma demenin kibarcasıydı bu…

Adına Atıcılık Federasyonu dedikleri meyhane artığı çöplükten çıktım ve gittim, giderken de kendi kendime KKTC denen ne idüğü belirsizler diyarında yaşadığını unuttun galiba dedim.

Birkaç sene sonra, şimdiki başkan Türker Yiğitcan’ın (ki hem uzaktan akrabamdır, hem de askerden silah arkadaşımdır) başkanlığı döneminde diyalog kurabileceğim biri var diye tekrar uğradım.

Değişen birşey yoktu, adına Atıcılık Federasyonu dedikleri yer tam bir sorma gir hanı, tam bir mezbelelik, döküntü bir gecekondu, içerisi ve dışarısı ise meyhane çöplüğü gibiydi.

İttir oradan, kattır buradan, yavaş yavaş Türker Yiğitcan ile, arada bol bol da atışarak, tartışarak ve zaman zaman da sert şekilde kapışarak, havalı ve ateşli silahlarla ilgili aktivitelerimize başladık.

Atıştık, kapıştık, tartıştık diyorum çünkü imkansızlıklar arasında, sadece adı Atıcılık Federasyonu olan bir mezbelelikte, ne doğru dürüst oturacak bir sandalye var, ne malzemeyi saklayabileceğimiz bir yer, ne atışta kullanacağımız düzgün bir alan ve malzeme…

Aktiviteleri çoğu malzemeyi kendi imkanlarımızla edinerek ve paylaşarak yapmaya çalışıyoruz ve kronikleşmiş aksaklıkları gidermek için hiçbir ciddi çaba da göremiyorum.

Atıcılıkla ilgilinen kulüpler de kendi kabuklarına çekilmiş, herkes kendi aleminde yaşıyor, anda arada bir trap veya skeet turnuvaları düzenliyorlar, sonra herkes yine sinip kalıyor.

Belli ki Türker Yiğitcan kendisinden öncekilerin bıraktığı ve giderek kronikleşen sorunlarla ilk etapta boğuşmaya niyetli değildi.

Geçmiş başkanlardan Arif Cankut ise Atıcılık Fedarasyonu’nun adı geçtiğinde bayılacak gibi oluyordu, sonradan öğrendik ki başkanlığı döneminde o Federasyon’a kendi cebinden bir dünya para harcamış, elinden geleni yapmış, en sonunda da pes ederek geri vitese takmış ve o da kendi kabuğuna çekilmiş.

Bu arada, birileri de her dönemin adamı olmuş, Federasyon’da ticari rant kapılarını açık tutacak görevlere gelmiş, Federasyon aracılığıyla sessiz sedasız ticaret çarklarını tıkır tıkır çalıştırmış.

Federasyon’un tüzüğü ise, bu kurumun her türlü suistimaline cevaz verecek şekilde yapılmış bir tüzük müsveddesinden başka hiçbir şey değil…

Peki yıllar yılıdır bu tüzük müsveddesine neden el atılmamış, gelen giden başkanlar ve asbaşkanlar zahmet edip de bunu okumamış, eleştirmemiş mi?

Federasyon’un bağlı olduğu Spor Dairesi ve onun da bağlı olduğu Başbakanlık hiç mi zahmet edip de bu mezbelelikte ne olup bitiyor diye bakmamış mı???

Yok işte, yıllar yılı Atıcılık Federasyonu tam bir bataklığa gömülmüş, sadece birilerinin tekelinde ticari rant kapısı olarak kullanılmış, hepsi o kadar…

Türker Yiğitcan en sonunda bu bataklığın bu şekilde devam edemeyeceğini anladı, bu bataklık düzeninin çarklarına çomak sokmaya kalktı, anında bu bataklıktan bir şekilde nemalananlar kıyameti kopardı, Türker Yiğitcan’a karşı bildik bel altı vuruşlara başladı, çamur at da izi kalsın yöntemi uygulanmaya başladı…

Nasılsa memlekette en kolay yöntem bu, biri birşeyi düzeltmeye kalkarsa ve çıkar grupları da o hareketten huylanırsa, olacağı budur…

Velhasıl kelam, Türker Yiğitcan sanki onca zamandır yaşanan olumsuzlukların tek sorumlusuymuş gibi günah keçisi ilan edildi, geriye kalanların tümü de tertemiz, ak pak, şekerpare çocuklar rolüne büründü…

Bu arada, Türker Yiğitcan tepine tepine o mezbelelik binayı biraz adam etti, tabanca poligonuna, park yerine, binanın dökülen pencerelerine, zeminine çeki düzen verdi, tamir ettirdi, en azından bina olsun biraz kılığına girdi.

Yine kavga gürültü ve ite kaka da olsa, el birliğiyle farklı branşlarda havalı ve ateşli silahları da atıcılık sporuna kazandırmaya başladık.

Şimdi, kısa süre sonra Federasyon’da yine başkanlık seçimi yapılacak.

İki aday var, biri Türker Yiğitcan, diğeri Mehmet Paralik…

Türker Yiğitcan ile en azından son beş senedir doğrudan münasebette bulunarak ondan fazla organizasyon yaptık.

Daha önce Federasyon’da görev yaptığını bildiğim ve atıcılık konusunda ciddi tecrübesi olduğunu düşündüğüm Mehmet Paralik ile bir tek kez bile bu organizasyonlarda çalışmadık.

Federasyon’un içine düştüğü durumla ilgili Türker Yiğitcan kendi payına düşen hataları açık yüreklilikle kabul ediyor ve başta tüzük olmak üzere, eksikleri gidermek için kolları sıvamış durumda, ancak geriye kalanların hiçbiri, ve dahası, Yiğitcan ile onca yıldır birlikte görev yapanların da hiçbiri, Paralik dahil, en ufak bir sorumluluk kabul etmiyor, tek suçlu olarak Türker Yiğitcan’ı görüyor, ve dahası, hiç utanıp sıkılmadan, hiçbir gerçekçi dayanağı olmayan, tamamen duygusal açıklamalarla Yiğitcan’a belden aşağı vuruyor, Federasyon’daki bütün sorunların 2016’dan sonra Türker Yiğitcan ile başladığını iddia ediyorlar…

Ancak 2016’dan önce kimin Federasyon’a ne faydası olduğunu söyleyen yok, sorunları dile getiren ve Federasyon’un onca yılda nasıl olup da bataklığa dönüştüğünü, nasıl olup da birilerinin meyhane çöplüğüne dönüştüğünü, nasıl olup da birilerinin rant kapısına dönüştüğünü, nasıl olup da o tüzük müsveddesiyle bugünlere kadar geldiğini izah eden tek bir Allah kulu yok, varsa yoksa, tüzük de dahil olmak üzere,  bu çarpık ve kokuşmuş yapıyı elinden geldiğince düzeltmeye çalışan Türker Yiğitcan’ın günah keçisi yerine koymak var…

Üstüne üstlük, bu kadar iğrençliğin arasında, bir de Türker Yiğitcan’ın Federasyon’a mafyayı sokacağını iddia ediyorlar, ki bu iddiaları ortaya atanların kendi yaptıklarına baktığınızda esas mafia türü rant ve çete düzenini nasıl kurduklarını ve bugünlere kadar getirmeyi başardıklarını da çok iyi görürsünüz…

Kendi yanlışını örtbas etmek için o yanlışı başkasına mal etmeye çalışmak güzel taktik, akıllıca taktik, ama hiç de insanca ve onurlu değil…

Hiçbir kurumun koltuğu ilelebet kimseye kalmaz, tıpkı atıcılığın A’sından anlamayıp da işgüzarlıkta, laf ebeliğinde, şişenin dibini görme yarışında meydanı kimselere bırakmayanlara, Federasyon binasını meyhane çöplüğüne çevirenlere, orayı kendilerine rant kapısı olarak görenlere kalmadığı gibi…

En azından bugün orası atıclık sporunu en onursuz şekilde katledenlerin bataklığı değil, yarın da olmaması için elden gelen de yapılacak…

Elbet birgün Türker Yiğitcan da günahlarıyla, sevaplarıyla gidecek, ancak bugüne kadar orada görev alıp da onca sorunu el birliğiyle yaratanlar, sorunlar patlayınca da kafalarını kuma gömenler ve en azından kendi hatalarını kabullenme dürüstlüğünü gösteren ve düzeltmeye de çalışan Türker Yiğitcan’ı tek başına günah keçisi olarak gösterenler bilsinler ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

Bu arada, Başbakanlık ve ilgili birimler de  Federasyon özerktir diyerek sorumluluktan kaçmaya çalışmasın, gereğini gerektiği şekilde yapsın…

Dünyanın belli yerlerinde atıcılık federasyonları hem atıcılık sporunu geliştiriyor, hem de ülkeye milyonlarca dolar kazandıran atıcılık turizmini geliştiriyorlar….

Ve son söz: Bu işe baş koyup da düzelteceğini iddia edenler….Türker Yiğitcan’dan önce de piyasadaydınız, Türker Yiğitcan zamanında da piyasadaydınız, bunca zamandır aklınız nerdeydi!!!

Entrikaya, yalan dolana kafanız basıyor da, Türker Yiğitcan’ı günah keçisi ilan etmekten gayrı,  bunca soruna bir zırnık da olsa çözüm önerisi getirdiğinizi, neyi nasıl düzeltmeyi hedeflediğinizi halen göremedik, tüzük müsveddesini bile nasıl düzelteceğinizi duyamadık…

Sizin rüyanızda görmeyeceğiniz paraları silahlara ve atıcılık sporuna Atıcılık Federasyonu sizin rant kapınız olsun, meyhane çöplüğünüz olsun, uyduruk iddialarınızla vakit geçirelim diye harcamadık, bilmem açık ve net mi!!!

Şu Federasyon üzerinden rant meselesi de ayrı bir yazı konusu olacak, ki bu konudaki yazışmaları da gerekli resmi kurumlarla yaptım, boynu altında kalanın boynu kopsun…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.