24 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa14°C
  • Girne16°C
  • Güzelyurt12°C
  • İskele14°C
  • İstanbul9°C
  • Ankara3°C

ANASTASİADİS’İN İNCİLERİ

Ediz TUNCEL

27 Eylül 2017 Çarşamba 08:55

Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis, 72'nci BM Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’nin Kıbrıs sorunundaki rolüne değinmiş ve TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sekiz soru yöneltmiş…

Muhterem Anastasiadis çok iyi bir hukukçu ama belli ki tam anlamıyla beceriksiz bir siyasetçi…

Derdi Kıbrıslı Türklerle, Rum tarafının yapacağı anlaşma Kıbrıslı Türklerle ama kendine göre öncelikli muhatabı Türkiye!!!

BM Genel Kurulu’nda biri çıkıp da kendisine “Nedir dediğin, sen Kıbrıs’ı Kıbrıslı Türkler ile paylaşacaksın, muhatap olarak onları alsana, Kıbrıslı Türkleri yok sayıp da Türkiye’yi muhatap aldığın sürece burnunu sürtmeye mahkumsun, hatta seçimi de sırf bu yüzden kaybedeceksin…” demedi…

Şimdi bakalım Anastasiadis’in TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelttiği sorulara ve cevapları kendimizce verelim…

 Soru 1. Yabancı ülkelerin garantilerinin, müdahale haklarının olmadığı, işgal güçlerinden kurtulmuş bağımsız ve egemen bir devlet istememiz mantıksız mıdır?

Cevap: Sen önce ne halt etmeye Rum Milli Muhafız Ordusunun güçlendirilmesi için özel çaba sarfettiğini, bir taraftan görüşme masasında otururken diğer taraftan RMMO için 15 yıllık bir gelişme ve büyüme planı yaptığını, bunun için de 2 milyar Euro ayırdığını, neden orduya istihdam ettiğin sözleşmeli askerlerin büyük çoğunluğunun ELAMcı ırkçı faşistlerden olduğunu açıkla…RMMO’nun bu kadar güçlendirilmesinin amacı fırsatı yakaladığında Kıbrıs’ın bütününü askeri güç kullanarak işgal etmek midir, Kıbrıslı Türkleri askeri güçle boyundoruk altına almak mıdır, yoksa ELAM’ın kudurmuş faşistlerinin eline silahı verip de Kıbrıslı Türkleri toptan yoketmek, böylece Kıbrıs sorununa toptan çözüm bulmak mıdır? Bir taraftan bağımsız devlet derken diğer taraftan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tümünü işgal ettin, Kıbrıslı Türkleri de ötekileştirdin…Ha, şunu deseydin anlardım: Bre Türkiye, attığın imzalarla, yaptığın anlaşmalarla Rumlara bu fırsatların tümünü sen verdin, ben de Kıbrıslı Türkleri ötekileştirdim, devletten dışarı attım,  devlete sahip çıktım, seninle yeri geldiğinde kavga ettim, yeri geldiğinde gece hırsızlığa beraber çıktım,  şimdi ne diye ayaklarımın altında karıştırıyorsun???

2. Tüm kararların kendi vatandaşları tarafından, dış müdahaleler olmaksızın alındığı normal bir devleti destelememiz mantıksız mıdır?

Haklısın da, kendi vatandaşları derken Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumları eşit görmüyorsun, Rumu Türkten daha üstün görüyorsun, Rumu daha fazla hak sahibi görüyorsun, Kıbrıslı Türklere Rumlarla eşit hakları vermeye yanaşmıyorsun,  elli senedir de bu işi bu şekilde götürüyorsun, bu ne perhiz ne lahana turşusudur, bir de bunu anlat bakalım. Bu mu bağımsız, demokratik, eşitlikçi ve mantıklı devlet anlayışı??? Bir taraftan daha fazla nüfusa sahipsin, diğer taraftan diyorsun ki nüfus yapısına göre kurulacak devlette hak açısından bir Rumun hakları dört Türkün haklarına eşittir, temsiliyet de bu şekilde olacak,  bu nasıl bir kafa, nasıl bir mantık,  bir izah et bakayım!!!

3. AB üyesi olan bir ülkenin Birliğin aldığı kararlarda etkin katılımının bulunması mantıksız mıdır?

Bunun aksini iddia eden mi var, bu da nerden çıktı şimdi??? Anladık, laf ebeliğinde ustasın, ama yaş ermiş kemale, hala eksik kalan birşeyler olmuş bu ustalıkta, bir de hiç gocunmadan ben bu başkanlık işini bir daha yapayım diyorsun…Eksik olsun derlerse, şaşırma!!!

4. Çağ dışı kalmış Garantörlük Anlaşması’nın sona ermesini ve BM anayasasına, AB ve Avrupa Konseyi anlaşmalarına dayanan güçlü bir güvenlik sisteminin kurulmasını öngörmemiz mantıksız mıdır?

Tabi ki mantıklıdır canım, ama sen önce şu RMMO’nun güçlendirilmesi için neden bu kadar çaba sarfettiğini açıkla, bir de bu çabanın BM anayasasıyla, AB ve Avrupa Konseyi anlaşmalarıyla desteklenmiş bir güvenlik sisteminin neresindedir, onu söyle, milleti ahmak yerine koyma!!!

5. Anlaşmanın öngörülerini normal ve güvenli şekilde uygulanması ve yerine getirilmesi, BM’nin herhangi bir ilkesine ve AB’nin kurumlarına aykırı mıdır?

Elbette aykırı değildir, ama bu konuda ayak sürüyen taraf sensin, kendi partin bile sana bu konuda bayrak açtı, artık istenmiyorsun…Kaldı ki bu konuyu Kıbrıs Türk tarafının cevaplamasına bile fırsat vermedin, zaten bu konuyu dillendiren senden ziyade Türk tarafıdır…Yani hem suçlu hem güçlüsün, hem doyumsuz hem de arsızsın…Ayıp yahu!!!

6. Ayrıca, Türkiye’nin bu rolü üstlenmedeki ısrarını reddetmemiz mantıksız mıdır?

Bir taraftan “sıfır asker sıfır garanti” teranesi okursan, diğer taraftan da Kıbrıslı Türkün karşısına milyarlarca EURO harcayarak güçlendirdiğin bir ordu çıkarırsan, kusura bakma ama, Kıbrıs Türkü de kendi güvenlik anlaşmasını yapar, müttefik olarak da Türkiye’yi seçer, sana da halt yeme düşmez be gumbaro!!! İstediğin kadar reddet, senin yediğin her haltı da Kıbrıs Türkü reddedecektir, bölünme daha da kalıcılaşacaktır sayende…

7. Acaba federal bir devletin anayasasında, federal düzeyde alınacak kararların devletin üyelerinden en az birinin, özellikle de bu Federasyonun üyelerinden biri üçüncü bir ülke tarafından kontrol ediliyorken, olumlu oyunu gerektirmesi öngörülür mü?

Sen orasını merak etme, Kıbrıs Türkü ne yapacağını bilir, hem de senden daha iyi bilir…Asıl sen arkana ABD, AB, Rusya, İsrail, Yunanistan gibi güçleri alıp da abilerinden izin almadan federasyonun bir üyesi olarak nasıl bağımsız ve olumlu oy kullanacağını düşün…Ayıp oluyor ama, ciddi ciddi ayıp oluyor…Sen bu oyunda ABD, AB, Rusya, İsrail, Yunanistan ile dansediyorsun, Kıbrıs Türkü ise sadece Türkiye ile dansediyor…Çok mu geldi???

8. Son olarak, Türkiye’nin önerileri temelinde bulunacak bir çözümün kalıcı ve fonksiyonel bir devletin oluşmasını sağlayacağını iddia edebilecek biri var mı?”

Var da, muhatap olarak öncelikli olarak Türkiye’yi aldığın, Kıbrıs Türkü’nü yok saydığın sürece,  bu sen değilsin, senden başka herkestir…Sana kadar kimse Rum kesiminde silahlanmaya ve askeri harcamalara bu kadar para harcamamıştı, tam bir savaş makinesi yaratmaya çalışmamıştı, hem nala hem mıha vurmamıştı, Kıbrıs sorununu aynı anda hem çamura hem de buza yatırmamıştı…

Neden kendimizce bu sorulara cevap verdik, onu da açıklayalım: Birincisi, bu soruların muhatabı TC yetkilileri değildir, Kıbrıslı Türklerdir…İkincisi,  TC Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, Amerika’nın aklıyla BOP rezilliğinin eşbaşkanlığına soyunarak Suriye devlet başkanı Esad’a haddini bildirme derdine düşmeleri, PKK’yı da açılım saçılım diyerek hizaya çekecekleri yanılgısına düşmeleri neticesinde kendi elleriyle yaratılmasına yardımcı oldukları ve ABD’nin ayak oyunlarıyla  da kafalarına giydikleri FETÖ, PKK, IŞİD belalarıyla ve en son olarak da dünkü ahbapları, bugünkü düşmanları Barzani ve Kuzey Irak kurduğu bağımsız Kürt devleti belasıyla uğraşıyorlar…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.