AKINCI’YI YEMEK İÇİN KİM KULLANILACAK?
Ayşegül Garabli
12 Temmuz 2019 Cuma 17:44
2003- 2004 yıllarını hepimiz hatırlıyoruz.
Halkın bu günkü gibi bunaltılıp, kimliksizliği ile çaresizliğe sıkıştırıldığı günlerdi.
Biz Annan Planı’nı kurtuluş olarak görüp olanca gücümüzle bir çözüm için uğraşırken, başka planların sahnelendiğinin pek de farkında değildik.
Halk Kıbrıs sorununun çözülmesi derdindeyken, bir yerlerde de halkın bu yükselen tansiyonundan yararlanılıp o dönemin Cumhurbaşkanı Sn. Denktaş’ı tabiri caizse “yeme” planları yapılıyormuş.
Zira Sn. Denktaş her ne kadar KKTC’nin Türkiye ile bir bütün olduğunu savunan bir cumhurbaşkanı olsa da, şimdiki TC yöneticilerinin öngördüğü siyaset için çok uygun biri değildi.
Her zaman söylerim, hiçbir zaman dünya görüşümüz ve siyasi fikirlerimiz uyuşmasa da, rahmetli Denktaş’a kendi inandığı yoldan dönmediği ve inandığı fikirlerden vazgeçmediği için taktir ederim.
Kıbrıs’ta şu an yaşanan vesayete öncü olmuştur ama her zaman dünyaya kendisinin bir Cumhurbaşkanı olduğunu da hatırlatmıştır.
İşte bu inatçı tavrı TC’nin bu günkü yöneticilerin işine gelmediği için kazanmaması gerektiğini düşünenler Annan planı dönemini fırsat bilerek Sn. Mehmet Ali Talat’ın kazanması için destek vermişlerdi.
Halk Mehmet Ali Talat’ın bir solcu olarak Kıbrıs sorununa çözüm bulacağına inanıp umutlanmışlardı.
Sanırım en büyük hayal kırıklığı bu dönemde yaşandı. Halkın çok büyük bir bölümünü arkasına alan CTP de, Sn. Mehmet Ali Talat’da, Türkiye’nin vesayetinden kurtulma yönünde bir çaba göstermediği gibi,Türkiye’nin KKTC üzerindeki müdahalesinin daha da artmasına sebep olmuştur.
Baskılar karşısında, halk ile bütünleşmek yerine TC yöneticilerinin dayatmalarına teslimiyet gösterip, halkın umutlarının yıkılmasına sebep olmuşlardı.
Sonrasında gelen UBP de zaten TC yönetiminin iç siyaseti tamamen ele almasından mutlu bile olmuşlardı.
Artık KKTC’nin iç yönetimi tamamen TC yöneticilerinin elindeydi ve ister sağ olsun ister sol, KKTC’deki siyasilerin de bundan şikayeti yoktu.
Ancak durum değişti.
Akdeniz’deki doğal gaz olayı, Türkiye’yi sıkıntıya soktu.
O yüzden de KKTC’nin dıştaki siyaseti de önem kazandı.
Fakat, Türkiye’nin şu anki yöneticilerinin politikası ile ters düşen bir Cumhurbaşkanı vardı.
Her ne kadar Türkiye ile sağlıklı bir ilişkiyi benimsese de, Kıbrıslıların kimliğine sahip çıkan ve kendi kendini yönetme hakkını savunan bir Cumhurbaşkanı.
İşte bu yüzden de Sn. Akıncı’yı itibarsızlaştırma çabası başladı.
KKTC’ye gelen yöneticiler dernek yöneticileriyle, Kıbrıs’ta huzuru bozan provakatörlerle görüşüp, basına pozlar verirken Cumhurbaşkanımızla görüşmedi.
Hükümet bozdurulup, yeni hükümet kurdurulup, Özersay’a cumhurbaşkanı yok saydırılarak, gizli görüşmeler yaptırıldı.
Sn. Özersay’a ve YDP başkanına “Federasyon görüşmeleri çöktü” algısını yaratma görevi verildi.
Tıpkı Annan planında yaşananlar tekrar ediliyor.
Dolayısıyla aklıma da bazı deli sorular takılıyor.
Acaba Sn. Akıncı’yı “yemek” için de CTP başkanı Sn. Erhürman mı “kullanılacak yoksa HP başkanı Özersay mı?
Hiç gereği yokken “KKTC’de Başkanlık sistemi” neden ortaya atılıyor?
Acaba Sn Erhürman desteklenerek Sn. Akıncı engeli ortadan kaldırıldıktan sonra “Başkanlık sistemi” mi getirilecek?
SN. Özersay bu işin neresinde?
Zira “Kıbrıs işleri Koordinatörlüğüne” TC Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay Kıbrıs işleri koordinatörü olarak görevlendirildi ve KKTC dışta da içte de TC Cumhurbaşkanlığına bağlandı.
Sırada ne var?
Sn Akıncı’yı devre dışı bırakmaya çalışanların niyetleri ne olursa olsun, Sn. Mustafa Akıncı, bu halkın Cumhurbaşkanıdır ve TC Cumhurbaşkanı da dahil saygı göstermek zorundadır.
O nedenle KTTO’nın yapmış olduğu hadsizliği kınıyor, kendilerini Cumhurbaşkanımızdan ve halktan özür dilemeye davet ediyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.