AKINCI BECEREMEZSE!!!
Oshan SABIRLI
06 Mayıs 2015 Çarşamba 17:56
Sizi bilmem ama ben garip bir heyecan duymaya başladım. Üstelik gazeteci meslektaşlarım ile yaptığım görüşmelerde, işin içine biraz da endişe giriyor. Müzakereler başlıyor galiba. Hatta yine ara bölgede, yine yurt dışında, spekülasyonlu, tepkili, gergin, “ne oluyor acaba?” şeklinde ifadelerin de bulunduğu bir zamana doğru ilerliyoruz. Dejavu gibi… Müzakereler başlıyor galiba demiştim ya, galiba diyorum çünkü 2004 yılında yaşanan hezimet, sonrasındaki süreçte buzdolabına giren çözüm umutları ve Eroğlu’nun başa geçmesi ile birlikte ise kopma noktasına gelen çözüm umutları yeniden filizleniyor. Galiba diyorum çünkü bu dans tek başına yapılmıyor. Yeni ve yeri dar olan gelinler ile oyun da olmaz hani… Deneyimledik… Sınırın öte yanına artık eskisi kadar sık gitmediğimi de fark ediyorum bu günlerde. Kıbrıslı Rum dostlarım ile arama referandum sonrasında giren soğukluk ve özellikle 2010 yılından bu yana ise inançsızlık daha da katmerlenmişken şimdi herkeste ne olacak beklentisi var. Akıncı’nın elinde sihirli değnek yok. Aslında ben 6 ayda çözerim gibi söylemleri de yok. Üstlendiği görev, giydiği gömlek yakıcı hatta yok edici. 5 yılın sonunda umutlarım tamamen çökmesi, göçün daha da yoğun şekilde olması da mümkün. Mustafa Akıncı beceremezse bu işi, Masada çözüm yönünde bir uzlaşı sağlanamazsa, bu hastalık daha da büyüyecek. Akıncıyı da toplumu da yiyecek. O çok iyi bildiğimiz kanser gibi bizi yok edecek. *** Sınırların yeni açıldığı günlerdi. Benim gibi 1970’li yıllarda doğan Kıbrıslılar sınırın ötesinde yaşayan toplumu bilmediği gerçeği ile yüzleşiyordu. Üstelik bir tek sınır kapıları kontrollü geçişlerle hem Kıbrıslı Türklerin hem de Kıbrıslı Rumların geçişlerine sahne oluyordu. Hal böyle olunca binlerce kişi kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye günü birlik geçişler yaşadı. Derken biz haberciler için çok coşkulu geçen bir döneme de tanıklık ettik sınırın her iki yanda. Ancak hayal kırıklıklarımız sıcak çatışma olmadan büyüdü… Olumsuz gelişmeler ise perçinledi bu ayrılığı. Ortada Güven Yaratıcı Önlemler yoktu, geçen bu zamanda Kıbrıslı Rumlar yeterince güçlü açılımlar yapmadı, daha doğrusu yapmak istemedi. Biz ise “KKTC bağımsız bir devlettir” duruşumuzdan ödün vereceğimiz korkusu ile ikili ilişkilerin gelişmesi yönünde cesur adımlar atamadık, atamadık. Şimdi zeytin dalları ile selamlamalıyız barış istencini. Her iki tarafta elini taşın altına koymalı. Güven yaratmanın ve güven kazanmanın tam zamanı. Şimdilerde kendimce bazı Güven Yaratıcı Önlemler hayal ediyorum. Lefkoşa’nın Çağlayan bölgesine, Mağusa’nın Derinya bölgesine, Lefke, Güzelyurt hatta Alayköy dolaylarına yeni sınır kapıları açabilsek, karşılıklı geçişleri teşvik edebilsek ne güzel olurdu... Kıbrıslı Rumlar, Beşparmakların kuzeyinde ve Kıbrıslı Türkler Baf’ta, Limasol’da telefonları ile konuşabilse iyi olmaz mıydı? Üniversitelerimiz Kıbrıslı Rumlara Türkçe dil eğitimi alabilse ve bazı bölümler için karşılıksız burs verilebilse, Kıbrıslı Türkler yine bedava olarak Güney Kıbrıs’ta Yunan dili üzerine eğitim alsa kötü mü olurdu? Bu konuyu daha genişlemesine önümüzdeki günlerde ele alacağım ancak bildiğim bir gerçeği yinelemek istiyorum. Bu kez de beceremezsek yok oluşun gerçek resmi olacak yaşananlar…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.