AĞIR SU’YUN HİKAYESİ….

Akdeniz bu gün (dün ) olağanüstü sakin… Güneş, bulutsuz bir gökyüzünde, slow dansını yavaş yavaş bitiriyor! Beşparmakların arkasından bir kızıllık içinde birazdan buraları terk edecek… Üşüyen, titreyen başka canlılara hayat vermek için dünyamızın öbür yarısına göç edecek! Hiç şaşmayan o dakiklik içinde, yarın sabah yine gelecek… Yarın bulutlarla birlikte mi gelir? Yağmuru getirir mi? Bilinmez… Bu yıl kurak geçecek yine! Çimlenen ekinlerin başağa durması zor görünüyor… Karpaz bu yıl biraz daha şanslı… Yağmur oraları daha fazla sevdiğinden, Mesarya’ya “şöyle bir uğradı, gitti!” Mesarya çiftçisi, endişeli! “ Attık yere, baktık endişeli gözlerle göğe, Allah sonumuzu hayır eyleye!” “Şubatta yağmur yok” diyor meteoroloji… O zaman yeşile boyanan Mesarya, çok erken sarıya döner! *** İşte bu yüzdendir ki… Suya olan hasretimizi bilenler, suyu verirken “altın” terazisinde tartmak istiyorlar! Okkası değil, dirhemi kaç para? Bir bardak değil, bir kahve fincanı su neçe manat eder(*)? Doğru… Adada, hele de Kuzey’de en kıymetli şey su! Ve yıldan yıla yer altı suları da azalmakta… Yapılan onlarca gölet, yağmursuzluktan kurumuş… Toprak suya hasret, tuzlanmış yıllar içinde! Suyu buraya kadar getiren şirket, parasını isteyecek elbette… “Hakkın olanı biz verelim” diyoruz… “ Hayır, ben alacağım!” diyor! Sonuçta “ağır suya” dönüştü mübarek! *** Ağır su’yun hikayesi bilmeyenler için yazayım… D20… Atom bombası yapımında kullanılan “ ağır hidrojen- döteryum” içeren zehirli su! Hitlerin Polonya’yı işgal etmesinin en büyük nedeni, Polonya’nın kuzeyinde bulunan bir gölde bu ağır sudan çok miktarda bulunmasıydı! Polonya’nın işgaliyle birlikte, “ ağır suya” ulaştı ve son sürat atom bombasının yapımına başladı! En uygun yer ise, ilk hidroelektrik santralının yapıldığı Norveç’in güneyindeki Rjukan dağlarıydı! Ulaşılması zor bu dağlar arasındaki yer altı laboratuvarında atom bombası bitirilmek üzereyken… … İngilizler o bölgeye paraşüt birlikleri indirdi! Ve laboratuvarın yeri tespit edilerek bombalandı! Böylece Hitlerin hayalleri son buldu! Dünyayı yakmakta tereddüt etmeyen bir deli, atom bombasına sahip olsaydı… Dünyamız nasıl olurdu, kim bilir? Bu gün yaşayan insanların hiç biri hayatta olmazdı her halde… (*) Azerice, kaç para eder anlamında…