ADAM GİBİ BİR İŞİ YAPAMADINIZ GİTTİ!
Ediz TUNCEL
29 Ocak 2020 Çarşamba 09:00
Çok yok, daha birkaç ay bile geçmedi, Doğancı yolunda Ulaştırma Bakanlığı sözde bir tamirat yaptı, haftalarca yol kapalı kaldı, tekerlene yuvarlana o güzergahı kullandık, sonra sözde o yol açıldı, tam bir hafta sonra yeni yapılmış yolda çökmeler, çatlamalar ve küçük çukurlar oluştu, şimdi yine birşeyler yapmaya perendeleniyorlar...
Lefke-Gemikonağı anayolunda sözde iyileştirmeler yapıldı, yol yer yer kesilip yamalandı, yamaların olduğu yere geldiniz mi, hop oturup hop kalıyorsunuz...
Yıllar yılıdır Lefke-Gemikonağı arasındaki yol yer yer yamalanıyor ve yapılan sözde tamiratlar yüzünden yol uzun süre, bazen günlerce, bazen de haftalarca kullanılmaz hale geliyor, hiçbir ciddi tedbir de alınmıyor, uyarı levhaları filan konulmuyor, konulanların de ne işe yaradığı belli değil, farkına varmadan yolda açılan çukurlara küt diye düşüyorsunuz, lastikler, cantlar darmadağın, hem öyle süratli filan gitmenize de gerek yok...
Gemikonağı-Yedidalga arasındaki güzergahta yağmur yağdı mı yol tam anlamıyla ölüm tuzağına dönüşüyor, birçok yerde gölcükler oluşuyor, farketmeyip de hızlı girerseniz (hızlı dediğim de 50-60 km, zaten 50 km sürat sınırlaması var), anında araba sağa sola savruluyor, yetmemiş, yolun üstüne asvaltı döke döke en nihayet yer yer asvalt kaldırımın üzerine çıktı ve kaldırımı kullanan yayalar için bu durum çok ciddi tehlike oluşturuyor, ki iki kez o kaldırımda yürürken arabalar üzerime çıkıyordu, hızlı davranıp da kaçmasam ezilecektim.
Eskiden deniz tarafındaki kaldırımın altında yer yer yolda biriken suları denize tahliye eden küçük tahliye kanalcıkları vardı, şimdi hiçbiri aktif değil, yağmur yağdı mı yol dere yatağına dönüşüyor.
Yağmurdan oluşan su birikintilerini bir tarafa bırakın, anda arada bir çıkan fırtınalarda dalgalar 4-5 metre yukarı sıçrayıp yola düşüyor, geçen günkü fırtınadan ben de nasibini aldım, sabah çocuğu okula götürdüm, geri dönerken devasa bir dalga ta yukarı fırlayıp, arabayı boydan boya yıkadı.
Yıllar yılıdır Gemikonağı ile Gümrük binası arasında kalan sahil şeridindeki kaldırımla deniz arasında bir bariyer veya bir korkuluk yok! Kaldırımdan aşağı düşen olursa, ki birkaç kez oldu, en az 4 metreden aşağıdaki taşların, kayalıkların üzerine çakılacak.
Ciklos raporunun sonucunun nereye varacağı halen açıklanmadı, belli ki bizim balık hafızalı millet unutsun diye zamana oynanıyor, devletin acizliğinden, beceriksizliğinden dolayı katledilen canların hesabını kimsenin vermeye ve ciddi ciddi sormaya niyeti yok, yoksa herşey ortadayken bu rezalet bu kadar uzamazdı...
Aslında adı Ciklos raporu filan değil, düpedüz cinayet raporu olmalıdır ve tek sorumlusu da doğrudan doğruya Ulaştırma Bakanlığı, dönemin Ulaştırma Bakanı ve o Bakanlığın tüm sorumlularıdır, çünkü o felaket yaşanmadan önce defaaten yapılan uyarıları kimse dikkate almadı.
Gönyeli çemberinde birkaç hafta boyunca sözde yol tamiratı yapıldı, yolun yarısı döküldü, geriye kalan yarısı dökülmedi, paldır küldür gidiyorsunuz, dikkat etmezseniz kaza yapma ihtimaliniz çok yüksek.
Yapılan işler yol tamiratı filan değil, tam anlamıyla göstermelik, yarım yamalak işler ve dert çıkarmaktan başka işe yaradığı da yok.
Koskoca Bakanlığın uhdesinde bir trafik mühendisi yok!
Bırakın trafik mühendisini, bir inşaat mühendisi olduğundan bile şüpheliyim.
Gönüllü olarak yardım etmeye çalışanı da çatır çatır çatlatarak kaçırdılar, Taner Hoca çekti gitti.
Bugüne kadar koskoca memleketteki yolların bir metrekaresi bile belli bir standarda göre yapılmamış, hiçbir inşaat izni filan da alınmamış, Mühendisler ve Mimarlar Odası Savcılık da dahil, gerekli mercilere şikayetlerini yapmış, ama tık yok.
Ben yaparım olur zihniyeti hakim, önüne gelen de aklına estiği gibi yol yapıyor, arkasından da yol dedikleri “şey” anında mayın tarlasına dönüyor, sen sağ ben selamet üstünde tepetaklak gidiyoruz...
Sonra toplum içinde normalmiş gibi dolaşan zırdelinin, sorumsuzun, karacahilin biri altındaki dört tekerlekli teneke parçasıyla cehennem zebanisine dönüşüyor, bir tarafta elinde cep telefonuyla sosyal medyada geziniyor, diğer taraftan gaz pedalına basabildiği kadar basıyor ve kendisine rastgele kurbanlar seçiyor, insanlar durduk yerde bu zırcahiller yüzünden paramparça ediliyor, yaşanan felakete de “trafik kazası” deniyor...
Yaşanan katliamların bazılarında arabalar arada bariyer olmadığı için bir şeritten diğer şeride resmen uçuyor ve karşıdan gelen ve hiçbir suçu olmayan insanları resmen biçiyor, ki en yakın arkadaşlarımdan bazıları bu şekilde katledildi...
Olay yargıya intikal ettiğinde ise yargı hiçbir zaman devletin sorumluluğunu sorgulamıyor, kısa yoldan hesabı kesiyor, neymiş efendim, dikkatsiz sürüşten ölüme, yaralanmaya sebebiyet vermek falan filan.
Devlet gereken tedbiri alsa, özellikle de anayollarda, çift şeritli anayollarda gidiş-geliş yönlerini ayıran bariyerler yeterli olsa, yol kenarlarında bariyerler olsa, yaşanan ölümlerin çoğu olmayacaktı, kaybettiğimiz insanlarımızın çoğu da şimdi aramızda olacaktı.
Devlet 1975’den bugüne kadar milyar doların üzerinde seyrüsefer parası topladı, bu paralar gerçekten trafiğe harcansaydı, şimdi bırakın ölüm yollarını, uzay yollarımız olurdu.
Gel gör ki devlet dediğimiz dolandırıcılık ve beceriksizlik abidesi, vermediği hizmetin parasını zorla gasbettiği gibi, bir de gidiyor kendi yapması gerekeni Türkiye’den istiyor, o da gelip yapıyor!
Memleketin iki tane anayolu var, Lefke’den Dipkarpaz’a gidiyor, diğeri de Lefkoşa’dan Girne’ye, Girne’den de sahilden yine Karpaz’a doğru uzanıyor, ancak bölünmüş tek yol Güzelyurt-Mağusa arasında ve Lefkoşa-Girne arasında, bunların da hiçbir emniyet tedbiri doğru düzgün değil.
Polis de kaçak yolların üzerinde yol kesip sözde trafik kontrolü, evrak kontrolü yapıyor!
Bu yolları yapan Türkiye, sözde bakımından sorumlu olan da bizim çaktım almaz devlet ama gel gör ki haraç niyetine topladığı trafik vergilerini nereye harcadığı belli değil, zaman zaman siyasiler hiç utanmadan çıkıp da bu paralar maaşlara gidiyor diyorlar, ki bütün bunları Güzelyurt mahkemesine de delil olarak sunmuştum...
Halk size bu paraları maaş ödeyesiniz diye mi veriyor!
Şimdi “yol yoksa seyrüsefer de yok” diye bir eylem düzenlendi, ne yaptıklarını görünce sadece güldüm.
Böylesine ölümcül bir konuda tenekeli, müzikli eylem yapacaksın da siyasilerin seni adam yerine koymasını bekleyeceksiniz!
Çok beklersiniz...
On seneden fazla televizyon programı yaptım, birçoğuna da katıldım, trafikle ilgili olarak polisle, ilgili derneklerle, siyasilerle sayısız program yaptım, sayısız köşe yazısı yazdım, defalarca bazı arızaların düzeltilmesi için polisten de yardım alarak uğraştım, sorunları ifşa ettik, çözüm önerileri getirdik, ama yönetenler tık demedi!!!
Bunun da tek sebebi hem seçenlerin hem de yönetenlerin çapıdır, açık hava tımarhanesine döndürülen bu memlekette sadece çapımız kadar rastgele yaşıyoruz, rastgele de öldürülüyoruz...
Bu rezalet ancak trafikle ilgili olaylar yargıya intikal ettiğinde, yargının devletin de sorumluluğunu sorgulamasıyla ve gereken cezaların devlet yetkililerine de verilmesiyle çözülebilir...
Ne zaman ki yargı trafik konusunda devletten de hesap sorar, işte o zaman millet akıl koymaya başlar...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.