ACI AMA GERÇEK
Arif Alasya
24 Şubat 2017 Cuma 08:35
21 Aralık 1963’de başlayan iki toplum arasındaki çatışma ortamı bu tarihe kadar gelen süreçte farklı yaşanmıştı.
Meselenin esası Lozan anlaşmalarına dayanmaktadır.
Lozan’da Kıbrıs adası Yunanistan’ın talebi olmasına rağmen Ada İngiltere’ye verilmiştir. Aradan geçen yıllar Yunanistan’ın bu istencini köreltmemiş ve kilise aracılığı ile plebisit yolunu seçerek ENOSİS kararı üretmiştir.
O tarihe kadar Kıbrıs’a hiç müdahil olmayan hatta ‘’Bizim Kıbrıs diye bir sorunumuz’’yoktur diyen Türkiye Adeta Kıbrıs Türkleri ve İngilizler tarafından zorlanarak Kıbrıs’da taraf ilan edilmiştir.
Taraf olduktan sonra Türkiye’nin ilk tezi ‘’Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır’’ olmuş kısa sürede bu tenin yerini ‘’Ya Taksim Ya Ölüm’’almıştır.
Enosise karşı mücadele eden küçük guruplar birleştirilerek TMT’ oluşturulmuştur. Bu oluşumda hep TMT komutanlığı liderlerden daha fazla söz sahibi olmuşlardır.
Görüldüğü gibi Enosis’e karşı Taksim tezi. Yani Kıbrıs’da bağımsızlık isteyen taraf yok.
Adadaki nüfus yoğunluğu Rumlarda olduğundan ve daha önce silahlandığından İngilizlere karşı bir gerilla savaşı başlatmışlardır.
Bu gün hala daha o dönemde Türkiye ve Liderliğin neden Türk gençlerini İngilizlerin saflarında Rum gerillalarına karşı oksilyari ve komando polis adı altında İngiliz’in safında mücadelelerine müsaade ettiklerini anlamış değilim. Çünkü ilk büyük Türk göçü bu nedenden dolayı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluşunda yaşanmıştır. Neredeyse üçte bir nüfus İngiltere’ye göç etmiştir.21 Aralık 1963 sonrası gettolara toplanan Kıbrıs Türkü ekonomik nedenlerle İngiltere’ye giden akrabalarının yanına göç etmiştir. Ayni yıllarda büyükçe bir kısın Kıbrıs Türk’ü da Makariyos’un teşviki ile Avusturalya’ya göç ederek Türk nüfusu azaltılmıştır.
Türkiye 186 sayılı BM kararı ile Barış gücünün adaya gelmesi için Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı niteliğindeki bir karara onay vermiştir. Bu karar Türkiye’ye 1974’de müdahale etme koşulları oluştuğunda müdahale etme hakkını kazandırmıştır. Fakat bu kararla Kıbrıs Türkü çile çekecek bir sürecin içine itilmiştir.
Bu çile 20 Temmuz 1974’e kadar sürmüştür.1967 yılında Yunan Kıralı’na karşı yapılan askeri darbe yedi yıl ülkeyi yönettikten sonra apansızın sözde Enosis hecesi tavan yapmış ve ani bir hararla garantör olduğu ülkede ihtilal yaparak tüm anayasal düzeni bozmuştur. Beş gün sonra da ikinci garantör Türkiye İlgili ülkelerden de gerekli onayı alarak(Bu konuda Ecevit’in ilgili ülkelere gönderdiği teşekkür mektupları vardır)’’Bozulan anayasal düzeni yeniden kurmak ‘’için adaya müdahalede bulunmuş ve Taksim tezine yakın bir çizgi ile harekâtı sonlandırmıştır. Enteresan olan ilk harekattan beş gün sonra Yunanistan’daki yedi yıllık Askeri yönetim yerini sivil idareye devretmiş Kıral yeniden ülkesine dönüp demokrasiye geçilmiştir.
20 Temmuz askeri müdahalesi Türkiye’de bir CHP-MSP koalisyonu sırasında olmuştur. İşin önemli tarafı CHP’nin bu müdahaleye Demokratik düzeni sağlamak olarak bakmasına karşı ortağı MSP’nin kan dökülerek alınan bir fethedilmiş bir ülke olarak bakmasıdır. Bu gün hala daha MSP 20 Temmuz’u bir fetih günü olarak kutlamakta ve bu törenlere de Kıbrıs’dan bazı parti başkanları da katılmaktadır.
Aradan geçen yıllar CHP’yi da değiştirmiş onlar da artık 1974’de alınan toprağın sahibini Türkiye olduğu fikrine kendilerini inandırmışlardır. On iki yıl CYP başkan yardımcılığı ve milletvekilliğini yapmış bir diplomat partisinin Sosyalist Enternasyonale üye olmasına ses çıkarmamış fakat bu güne kadar kendisinin ‘’Mont Pelerin Grubu’’nun bir üyesi ve Türkiye temsilcisi olduğunu ve amaçlarının dünya liberalizminin yükselmesini sağlamak olduğunu halkından saklamıştır. Emperyalizme hizmet eden bu zat gerek Türkiye’de gerek Kıbrıs’a gelerek adadaki çözümsüzlüğü savunmaktadır…….(Devam edecek.)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.